TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BAŞKANI ALPASLAN ÇAKAR; “Bankalar büyümeye kesintisiz desteğini sürdürecek”
Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen “3. Finansın Geleceği Zirvesi” Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar’ın, “Türkiye Yüzyılında Bankacılığın Rolü ve Geleceği” bölümünde yaptığı konuşmayla devam etti. Bankacılık sektörünün 2023 yılında sağlıklı büyümesini sürdürdüğünü belirten Çakar, “Bugün itibarıyla Türk bankacılık sektörünün milli gelire oranı yüzde 93 seviyesinde olup aktif büyüklüğümüz 22 trilyon TL’ye ulaşmıştır. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışı kaynaklı gerilimin yaşandığı 2023 yılında bankacılık sektörü sağlıklı büyümesini sürdürmüştür” dedi. Bankacılık sektörünün uluslararası düzenlemelere tam uyumlu olduğunun altını çizen Çakar, “Bankacılık sektörü dengeli ve sağlıklı bir bilançoya sahiptir. Sektörümüzün bilançosu TL ağırlıklıdır. Aktiflerimizin yüzde 65’i, kaynaklarımızın yüzde 56’sı TL cinsindendir. Bugün itibariyle mevduat toplamı 14,4 trilyon TL’ dir” ifadelerini kullandı.

Son dönemde yurtiçi piyasalardan sağlanan kaynaklarda ciddi bir artış yaşandığını anlatan Çakar sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplam kredi 14,4 trilyon TL olup, menkul değerler cüzdanının toplam aktifler içerisindeki payı yüzde 17 ile yatay bir seyir izlemektedir. Bankacılık sektörü iç borç stokunun yüzde 76’sını kullanmaktadır. Krediler ve menkul kıymetler birlikte değerlendirildiğinde aktiflerin yüzde 68’i aktif ekonomik faizin finansmanında kullanılmıştır. Kredilerin 4’te 1’i bireylere, kalan kısmı ise firmalara kullandırılmıştır. KOBİ’lerin payı yüzde 27,4 olmuştur. İmalat sanayi yüzde 30 ile ilk sırada yer almaktadır, inşaat sektörünün payı ise yüzde 10’dur. Enerji ve tarım sektörü yüzde 7’şer paya sahiptir, turizmin payı ise yüzde 4’tür. İmalat sanayinin payı son yıllarda 6 puan, tarım sektörünün payı ise 2 puan artmıştır. Bu ekonomimiz adına sevindirici olmuştur. Bankalarımızın büyüme stratejileri doğrultusunda imalat, imalat sanayi başta olmak üzere döviz kazandıran ve istihdama katkı sunan sektörlerde kredi büyümesinin devam edeceğini öngörüyoruz. Tahsili gecikmiş ticari kredilerde sektörde yoğunlaşma bulunmamaktadır. Sektörde ihtiyatlı bir karşılık ayırma bulunmaktadır. Yeniden yapılandırma veya kredilerin Eylül 2023 itibariyle toplam tutarı 523 milyar TL olup toplam kredilere oranı sadece yüzde 5’tir. Sektörümüz güçlü bir öz kaynak yapısına sahiptir. Öz kaynaklarımız 1,9 trilyon TL’dir, sermaye yeterlilik oranı 18,4’le oldukça iyi bir düzeydedir. Özetle, temel bankacılık performans kriterleri birlikte değerlendirildiğinde sektörümüzdeki göstergeler uluslararası kıyaslama yaptığımız AB ülkelerine yakın düzeydedir. 2024 yılında ülkemizin büyümesine katkıda bulunan kesintisiz destek vereceğini söyleyebiliriz. Geleceğe daha olumlu bakıyoruz, ülkemizin gücünün ve potansiyelinin farkındayız. Bunun temelinde üretimin geldiği seviye, yatırım ve istihdamdaki süreklilik ve finans sektörüne olan güven yatmaktadır. Sektörümüz ülkemizin geleceği için çalışmaktan asla vazgeçmeyecek ve gereken desteği vermeye devam edecektir.”
İFM’den kamudan kalan alanın yüzde 70’ine talep alındı
İstanbul Finans Merkezi Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vizyon projesi olan İstanbul Finans Merkezi’nin; Ziraat Bankası, Vakıf Bank ve Halk Bank gibi kamu bankalarının genel müdürlüklerinin taşınması ile faaliyetlerine başlamış ve hali hazırda yaklaşık 8 bin çalışana ev sahipliği yaptığını dile getirdi. Diğer faz açılışlarının tamamlanması ile birlikte tüm kamu ve özel paydaşlarıyla faaliyetlerine hızla devam edeceklerini kaydeden Erdem, İFM bünyesinde sunulan hizmetlerin verimli bir şekilde yürütülmesi amacıyla, 21 Mayıs 2020’de yüzde 100 Türkiye Varlık Fonu hissedarlığında yönetici şirketleri olan TVF İFM A.Ş.’nin kurulduğunu hatırlattı. Finans sektörü için önemli bir potansiyeli barındıran İstanbul’un bu potansiyelini değerlendirmek amacıyla kavramsal temelleri 2007’de ortaya konan İFM’nin, 2019 yılında TVF’nin devreye girmesi ile stratejik bir önem kazandığını belirten Erdem şunları söyledi: “Ana amacımız; çok boyutlu finansal hizmetler, uluslararası ticaret ve enerji ekosistemini oluşturmak. Bu ana amacı gerçekleştirebilmek adına üç temel hedefimiz Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamak adına çalışmalarımıza odaklanıyoruz. Bir diğer hedefimiz olan finansal piyasalarımızın ve ürünlerimizin derinleşmesini oldukça önemsiyoruz. İFM'nin tüm katılımcılarına yeni iş ve yatırım fırsatları sunmayı da önemli bir hedef olarak görmekteyiz. Bu hedeflere ulaşmak için paydaşlarımızla bir araya gelerek, var olan pastayı daha da büyütmeyi ve Türkiye’nin bu pastadan daha fazla pay almasını sağlayacağız.”
Finansal hizmetler, dış ticaret, enerji ve emtia olmak üzere üç alanın ekosistemin çekirdeğini oluşturduğunu söyleyen Erdem, “Bu ekosistemin yaratacağı fayda ile önce bölgesel sonra küresel bir finans merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Yatay eksende İFM’nin tüm bileşenlerine hitap eden bir kavram olarak sürdürülebilirliği de önemsiyoruz” dedi.
İFM’nin kanununda şirketlere sunulan teşvikler ve kolaylıkların belirtildiğini hatırlatan Erdem, “Türkiye’nin hali hazırda işleyen sağlıklı mevzuatına aykırı bir durum yaratmamak adına, yani çitin içi ve dışında önemli bir ayrım olmaksızın İFM’deki teşvikler genel olarak faaliyet esaslı kurgulanmıştır. İFM’nin uluslararası bir ticaret merkezi olması amacıyla aynı zamanda kurumlar vergisinde dıştan dışa ticaret ile alakalı bir avantaj sağlanmıştır. Böylelikle İFM aynı zamanda bir uluslararası ticaret merkezi haline de gelmiş bulunmaktadır” dedi.
Erdem şöyle konuştu: “Merak edilen konulardan biri de İFM gibi dev bir projenin nasıl doldurulacağına dair akıllara gelen sorular olabilir. Hali hazırda İFM’de yer alan kamu bankaları ile birlikte projedeki diğer paydaşlarımız (TCMB, Borsa İstanbul, İş Bankası, Düzenleyici ve Denetleyici Kuruluşlar) tam olarak yerleştikten sonra projede kalan kiralanabilir ofis alanları yaklaşık 500 sin metrekare olacaktır. Bu alanın da yüzde 70’ine dair bir ön talep almış bulunmaktayız. Benzer bir değer olarak, perakende alanları için mevcut kapasitemizin 2 katından fazla bir ön talebe ulaşmış bulunmaktayız.”
Kadınların kullandığı iki ticari krediden biri Halkbank’tan
Finansın Geleceği Zirvesi’nde, “Bankacılığın Geleceği” özel oturumunda finansal sistemin en kritik bileşenlerinden olan bankacılık sektörünün sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomi için oldukça güçlü bir bağı olduğunu anlatan Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, “2023 yılında yaşanan küresel gelişmeler bu gerçeğin en büyük göstergesi oldu. 2023’ü resesyon etkileri, finansal belirsizlikler ve ekonomideki dalgalanmalarla geride bırakıyoruz. Aynı zamanda jeopolitik gelişmelerin de küresel ticareti oldukça etkilediği bir dönemdeyiz” dedi.
6 Şubat tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilerine değinen Osman Arslan, “Türkiye’nin sürdürebilir kalkınması için son derece kritik öneme sahip 11 ilimiz bu depremden olumsuz etkilendi. Ancak hemen sonrasında gösterilen dayanışma ve desteklerle bu alanda hızlı bir toparlanma yaşadık. Özellikle Türkiye Bankalar Birliği (TBB) öncülüğünde hem kamu bankaları hem de özel bankalar bölgenin yeniden ayağa kalkması için gereken çaba ve gayreti gösterdi, göstermeye de devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“Yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesi ile beraber para ve maliye politikalarında yeni önlemler hayata geçirildi. Orta Vadeli Program kapsamında üretime yüksek katma değerli yatırımla ve kalkınmaya odaklanan ekonomi yönetimimiz sonuçlar almaya başladı” diyen Osman Arslan, “Ekonomi yönetimimiz enflasyonun çıpalanması ve düşürülmesi için faiz artışları, selektif kredi politikaları ve faiz adımları ile oldukça önemli kararlar aldı. Bankamız da bu dönemde selektif kredi politikası ile üreten ve ihracat yapan firmaları desteklemeye devam etti ve bundan sonraki süreçte de devam edecek” şeklinde konuştu.
Kadınların ilham veren hikayeleri gerçeğe dönüşüyor
Finansın geleceğini şekillendiren en önemli hususun girişimcilik ekosisteminin desteklenmesi olduğunu vurgulayan Osman Arslan, “Bugün büyük bir mutlulukla ifade etmeliyim ki geride bıraktığımız yılda kadınların kullandığı her iki ticari krediden biri bankamız tarafından kullandırıldı. Şimdi diğer yarısını bekliyoruz” dedi. Arslan, şöyle devam etti: “Bu bakımdan her zaman olduğu gibi bugün de kadın ve genç girişimciler başta olmak üzere esnafımızın yanında olan bir kuruluşuz. Kadın girişimcilere özel bir başlık açıyoruz hep. Kadın girişimciliğinde 2021 yılında gündeme almış olduğumuz ve Üreten Kadınlar Buluşmaları ile başlattığımız finansman sürecini Üreten Kadınlar Yarışması ile destekliyoruz. Binlerce kadın girişimcinin ilham veren hikayelerinin gerçeğe dönüşmesi için çalıyoruz. Finans merkezindeki kulelerden birine de hem girişimcilik merkezi kurmayı hem de buradaki girişimcilere finansal destek vermeyi amaçlıyoruz.”
Kadınlara ve genç girişimcilere destek vererek Türkiye’den yeni markaların çıkması için çalıştıklarının altını çizen Arslan, “En küçük esnafımızdan büyük şirketlere kadar tüm kesimlere her alanda desteği sürdüreceğiz” dedi. Alın teri olan tüm kesimlere ellerini uzatmaya çalıştıklarını dile getiren Osman Arslan, “KOBİ kredilerimiz geçen yıla göre yüzde 67 arttı. 2022 yıl sonunda bireysel kredileri dışarda tuttuğumuzda toplam ticari kredilerin yüzde 53’ü KOBİ’lere kullandırıldı. Bu oranı 2023 sonunda yüzde 56’ya çıkardık. 2024 hedefimiz ise ticari kredilerinin yüzde 60’ını KOBİ’lere kullandırmak ve onların büyümesini destekleyen bir noktaya ulaşmak. Aynı şekilde küçük esnafımızla da geçmişten gelen bir bağımız mevcut. Bu bağı da giderek büyütüyoruz” diye konuştu.
Politika faizi yabancı sermayenin akması için yeterli seviyede
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, zirvede ‘Bankacılığın Geleceği” başlıklı özel oturumda genel müdür olduğu üç yıldır ilk defa etki alanı içinde olan konularda karamsar olmadığını, geleceğe pozitif baktığını vurgulayarak, finansın geleceği hakkında da olumlu düşünceler hissettiğini dile getirdi. Politika faizinin geldiği noktanın herkes için dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğuna işaret eden Aran, şöyle konuştu: “Parasal sıkılaşma, miktarsal sıkılaşma ve teşvik politikasını işin içine katınca hem reel sektör hem de üretim açısından hassas yürütülmesi gereken bir noktadayız. Finansala erişim açısından dikkat edilmesi gereken bir noktaya gelindi. İçinde bulunan seviye önümüzdeki dönemde riskleri dikkatli yönetmemiz gerektiğini, bazı şeyleri, tartışarak, konuşarak, istişareyle yapılması gereken bir dönemde olduğunu gösteriyor. Ben yaptım oldu anlayışıyla tekrar hassas dengeyi kaybedersek reel sektör finansman maliyetlerinin üstesinden gelemez, üretkenliğini, karlılığını kaybeder hale gelirse bir anda sektörde alacak problemiyle karşılaşabiliriz. Öncelik verdiğimiz üretim alanlarında ben şu anda riskleri yönetilebilecek seviyede buluyorum.”
Aran, zaman zaman bankalar ile reel sektörün birbirinin aleyhine olduğu önyargısı yaşandığını ifade ederek “Birlikte hareket etmeliyiz. Ülkemizin büyümesinin sürdürülebilir olmasından, refahın artmasından, ekonomik kaynaklı olan sorunların giderilmesinden bahsediyorsak, birlikte hareket etmemiz gerektiğini ve çıkarlarımızın ortak olduğunu da bilmeliyiz” dedi.
Yerel seçimler yabancının umurunda değildir
Hakan Aran, Türkiye’de tasarrufların yeterli olmadığını ve dış kaynak ihtiyacının olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:” Biz vatandaşların tasarruflarını ne kadar cazip oranlarda alırsak alalım, reel sektöre ne kadar düşük maliyet ekleyerek neredeyse başa baş, belki zararla aktarırsak aktaralım, kaynakları etkili transfer yapmış olabiliriz, ama bu refahın artması, büyümesi için yeterli değil. Bizim dış kaynak almamız gerekiyor. Politika faizinin seviyesi yabancı sermayenin akması için yeterli seviye. Ben yabancı sermayenin yerel seçimleri beklediklerini sanmıyorum. Hiçbir yatırımcı bir ülkeye giderken yerel seçim sonuçlarıyla ilgilenmez. Siyasi istikrara, genel seçime bakar, ama yerel seçim hiç umurunda değildir. Yatırım yaparken Londra belediye başkanına bakmazsınız. Yabancının beklediği nokta politika faizi seviyesinin son nokta olup olmadığını görmek içindir. Merkez Bankası’nın 2.5 puanlık marjı elinde tuttuğunu en fazla bir seferlik daha artış yapacağı anlaşılıyor. Bu seviyenin ben yabancının bu ülkeye girerim 2-5 yıllık kağıtlarını alır para kazanırım noktası olduğunu anlıyorum. Yabancı sermaye akışının doğrudan yatırım olmasa da sıcak para olsa da 2-5 yıllık kağıtlara girmesi beklentim de pozitif bakış açımın bir nedeni.”
Dışardan bu kadar yüksek bedel ödeyerek yüksek faiz vererek yabancının parası alındıysa, bunun değerlendirileceği yerin çok önemli olduğunu vurgulayan Aran, kaynağın ihracata, döviz kalemi yaratan ithal ikamesi üretime ve turizme aktarılmasının, 2-3 yıldır söylenen büyürken cari açık vermeyen ekonomiye sahip olma söyleminin gerçekleştirilmesi için tarifi bir fırsat yarattığını ifade etti. Aran şöyle devam etti: “Ancak kaynağın cazibesine kapılır dönüşüm hikayesinde aynı hızla motivasyonla devam etmezsek, o sırada bulduğumuz bir dış kaynağın rehavetiyle tüketim ağırlıklı kullanırsak, bu hikâye tekrar yarım kalır ve yine aynı sorunlarla yüzleşiriz. O nedenle finansın ve ekonominin geleceği için gelen dış kaynağın doğru alanlarda kullanılması birinci öncelik. Kaynak, kredilerle üretime dönüştürülmeli, ihracat, turizm ve tarım sektörleri stratejik olarak desteklenmeli, istihdam yaratılmalı, ithal ikamesi üretime aktarılmalı. Bu dönüşüm 5 yıl içinde enerji tarafında yarattığımız hikayeyle tamamlanmalı.”
Aran, önümüzde 5 yıl olduğunu ve bu 5 yılda dönüşüm tamamlanırsa Türkiye’nin kişi başı milli gelirde 20 bin doları zorlayabileceğini bu fırsattan doğru şekilde yararlanılması gerektiğini vurguladı. Enerji tarafındaki hikâyeyi takip ettiklerini söyleyen Aran, önümüzdeki yıl yurtiçindeki doğalgaz ve petrol üretimlerinde artışın cari açıkta önemli ölçüde tasarruf sağlayacağını vurgulayarak, yeşil dönüşümün de bankacılık sektörünün destek verdiği alanlar arasında yer aldığını kaydetti.
Aran, kripto paralarla ilgili yasa tasarısı hazırlanırken, bankacılık sektörüyle paylaşılmamış olmasını büyük eksiklik olarak gördüğünü vurgulayarak “Kripto para konusuna asıl geleneksel finansal oyunculardan en büyük katkı gelecek. Yasal düzenlemenin doğru olması, eksikliklere alternatif olmasını istiyorsak, bankalara da bir sorulması gerektiği inancındayım. Vatandaşın bu konuda yapacağı yatırımların korunması için bankalar en güvenli kurumlardır, saklama görevi bankalara verilebilir” diye konuştu.
İstanbul katılım finansın merkezi olmaya en büyük aday
Finansın Geleceği Zirvesi’nde “Katılım Bankacılığında Türkiye için Fırsatlar” özel bölümünde Vakıf Katılım Genel Müdürü Mehmet Ali Akben, katılım bankalarının faiz hassasiyeti nedeniyle finansın dışında kalanların sistemin içine çekilmesine vesile olduğunu belirtti. Katılım bankacılığının gösterdiği gelişim ve hızlı büyümeyle bütünsel bir ekosistem oluşturmayı başardığını vurgulayan Mehmet Ali Akben, şunları söyledi:
“Ülkemizde tohumları ilk kez 1985 yılında atılan katılım bankacılığı bugün sektörün çok önemli bir paydaşı haline geldi. Katılım bankalarının açılması Türkiye’de faiz hassasiyeti nedeniyle finansın dışında kalanların sistemin içine çekilmesine vesile oldu. Katılım bankaları tasarrufların değerlendirilmesi noktasında büyük bir sorumluluk üstlendi. Finansal kalkınmayı önceleyerek geliştirilen enstrümanlar yüksek teveccühle karşılandı. Ülkemizde katılım bankacılığı çalışma prensiplerinde 8 banka hizmet veriyor. Henüz genç olarak nitelendirebileceğimiz ekosistemin Türk bankacılık sisteminden aldığı payın yüzde 9 civarına ulaşması bu alana gösterilen ilgiyi teyit ediyor. 2 trilyon TL’ye yaklaşan bilanço büyüklüğüyle katılım bankaları finansal bankacılığı artırma çerçevesinde yalnızca bankacılık değil gösterdiği gelişim ve hızlı büyümeyle bütünsel bir ekosistem oluşturmayı başardı. Tüm alt katılımlarda çok önemli aktörlere dönüştü. Tabana yaygın ekonomik büyümenin katılım finans ekosistemi üzerine inşa edilmesi küresel ilginin ülkemize kazandırılmasında da önemli bir role sahiptir. Küresel ölçekte 4 trilyon dolar büyüklüğe sahip olan İslami finansın 2026’da 6 trilyon dolara yükseleceği öngörülmektedir. Katılım bankalarının hem yerel tarafta pazar payını artırma hem de küresel sermayeyi sistematik bir biçimde ülkemize kazandırma noktasında önemli bir vazifesi bulunuyor. Türkiye’nin ikinci yüzyılına başlarken finans kurumlarının teknoloji, sürdürülebilirlik ve sosyal finans alanlarında ciddi adımlar atacağını, ülkemizin küresel ekosisteminden aldığı payı artırmasına katkı yapacağını öngörüyoruz. Türkiye’nin ve İstanbul’un katılım finans merkezi olmasında en büyük aday olduğu inancındayız.”
Bitcoin sistemi mutlaka önemli bir yer edinecek
“Finteklerin Finansal Kapsayıcılıkta Rolü” başlıklı bölümde 2013’ten 2017’ye kadar sadece Bitcoin üzerine çalıştığını belirten Papara CEO’su Emre Kenci, “Bitcoin sisteminin büyük sorunları olmakla beraber, geleneksel finansal sisteme alternatif oluşturulmak istendiğinde mutlaka önemli bir yer edineceğini düşünüyorum. Özellikle takas sistemindeki değerlere iyi bir alternatif olabilecek. Bütün pazarları detaylı bir şekilde inceliyoruz. Ortadoğu ve Afrika’ya detaylı olarak odaklanıyoruz. Ülkemiz pırıl pırıl parlıyor. Biraz da doğal kaynağımız olsa çok daha parlarız. Özellikle gençlerimizin potansiyeli bize çok fazla umut veriyor” dedi.
Papara üzerinden yapılabilen işlemlere değinen Kenci, “Çok sayıda kentin ulaşım sistemine entegreyiz. Kent içi ulaşımda Papara kullanılabiliyor. Sağlık ve sigorta işlemleri yapılabiliyor. Sosyal medya yayıncıları bağış toplayabiliyor. Aynı zamanda uygulama üzerinden mesajlaşan kullanıcı sayısı çok fazla. Ayda 1,2 milyon kullanıcı Papara kullanarak sohbet ediyor. Bu da uygulamaya giren kullanıcıların başka hizmetlerden faydalanmasına ve ekonomiye katkı sağlamasına neden oluyor” ifadelerini kullandı. Toplam kullanıcılarının yüzde 5’inin göçmenler olduğunu anlatan Kenci, “Ancak bu yüzde 5, toplam finansal hacmin yüzde 20’sini gerçekleştiriyor. Bu da bize finansal kapsayıcılık açısından önemli bir gösterge. Ayrıca burada Rus vatandaşlarının ve Suriye vatandaşlarının sayısında geçtiğimiz yıla göre ciddi bir artış var. Kapsayıcılık giderek artıyor” diye konuştu.
Çok ciddi yatırım atağı, arayışı var
“Yabancı Sermayenin Türk Bankacılığına Bakışı” adlı bölümde Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Türkiye’nin yabancı sermayenin aradığı birçok özelliği barındırdığını dile getirerek “Son dönemde uygulanan ekonomik politikanın yarattığı güven ortamı yabancının ilgisi artıyor. Bunu şirket borçlanmalarında, hisse senedi ve devlet iç borçlanma senetlerinde görüyoruz. Hisse ve DİBS’te son 7 haftada 4,7 milyar dolar giriş var, yabancı payı yükseldi. Büyük rakamlar değil, ama ciddi bir başlangıç. Önümüzdeki yıl itibariyle Körfez çevresinden çok ciddi giriş olacağını biliyorum. Çok ciddi yatırım atağı ve arayışı var” dedi.
Denizbank’ın MENA bölgesinde Türkiye’ye gelecek yatırımlara kilometre taşı görevini yürüttüğüne işaret eden Ateş, “74 milyar doların üzerinde bir varlığı inceleme yaklaşımındayız” diye konuştu.
ChatGPT’ye yabancı yatırımcının ne istediğini sorduğunu ve herkesin bildiği maddeleri sıraladığını aktaran Hakan Ateş, onun yazmadığı ve ilave etmek istediği maddenin “teknoloji ve sürdürülebilirlik” olduğunu vurguladı. Bir turistin bile kalacağı otelin sürdürülebilir olup olmadığına baktığını kaydeden Ateş, verinin günümüzün petrolü olduğunu ve Denizbank’ın da bunu işlemeye çok meraklı olduğunu belirtti. Yoğun sermaye akışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Ateş, cazip ürün ve hizmetler sunarak, kaynağı çekip bunu ülkenin kalkınmasında kaldıraç olarak kullanmak gerektiğine işaret etti.
Finansın Geleceği Zirvesi’nde Güçlü Sponsor Desteği
Finansın Geleceği Zirvesi’nin ana sponsorluğunu Halkbank, Türk Telekom, Türk Hava Yolları, Vakıf Yatırım, Ziraat Bankası ve Denizbank üstlendi. Zirvede Colendi, Finans Kurumlar Birliği, İstanbul Finans Merkezi, Koleksiyon Mobilya, Koza Altın, Kuzu Grup, Misyon Yatırım Bankası, Papara, RHG Enertürk Enerji, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği, Vakıf Katılım co-sponsor, Artemis Halı, Astaş Holding, Damat Tween, DAP Yapı, Doğuş Çay, Kuzey Marmara Otoyolu, Phillip Capital, Rixos Hotels ve Torkam Holding ise destek sponsoru olarak yer aldı.
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
Ankara'dan gelip Sivas'ta 2 kardeşi öldüren sanığa indirimsiz 2 kez ağırlaştırılmış müebbet!

Ankara'dan gelip Sivas'ta 2 kardeşi öldüren sanığa indirimsiz 2 kez ağırlaştırılmış müebbet
Sivas’ta evlerinde öldürülen Umutcan (22) ve Melisa (16) Şimşek kardeşlerin davasında karar açıklandı. Mahkeme, sanık Hüseyin Sönmez (35) hakkında indirimsiz 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 17,5 yıl hapis cezası verdi. Tüm cezalar üst sınırdan uygulanırken mahkeme, sanık hakkında herhangi bir indirim yapmadı.
Olayda, Ankara’dan geldiği belirtilen Sönmez’in Şimşek kardeşlerin kaldığı eve giderek Umutcan ve Melisa’yı öldürdüğü iddia edilmişti. Soruşturma ve yargılama süreci tamamlanarak dosya karara bağlandı.
Şimşek kardeşlerin annesi Ayşegül Şimşek, kararı değerlendirirken duygularını şöyle dile getirdi: “Bunun gibi katillerin bu dünyada yaşamaması gerekiyor. Nefes almaları bile hata. En ağır cezadan verdiler, sağ olsunlar. Ama ben bu davanın peşini bırakmayacağım. Arkasındakileri de bulmak için elimden geleni yapacağım.”
Kararla birlikte şüphelinin yakalanması, yargılanması ve ceza verilmesine kadar geçen süreçteki ayrıntılar dosyada yer alıyor. Soruşturmanın başka şüpheliler veya olayla bağlantılı unsurlar hakkında devam eden bir inceleme olup olmadığına dair bir bilgi verilmedi. Mahkeme kararının kesinleşmesi ve olası temyiz süreci bekleniyor.
Trafikte telefonla konuşan ve video çeken sürücülere ağır ceza geliyor!

Trafikte telefonla konuşan ve video çeken sürücülere ağır ceza geliyor!
Trafikte cep telefonu kullanımıyla ilgili cezalar önemli ölçüde artırılıyor. Yeni düzenlemeye göre, araç kullanırken telefonla konuşan, video çeken veya sosyal medyada paylaşım yapan sürücüler ağır yaptırımlarla karşılaşacak.
Yeni uygulamada, kuralı ilk kez ihlal eden sürücülere 5 bin TL para cezası kesilecek. Ancak ihlalin tekrarlanması durumunda cezalar katlanarak artacak ve daha ciddi yaptırımlar devreye girecek.
Yetkililer, bu adımın trafik güvenliğini artırmak ve dikkatsiz sürüşlerin önüne geçmek amacıyla hayata geçirildiğini belirtti.
Uzmanlar, özellikle son dönemde sürücülerin direksiyon başında story veya video paylaşma alışkanlığının kazalara davetiye çıkardığına dikkat çekerek, yeni cezaların bu riski azaltacağını ifade etti.
Açılmayan Şanlıurfa Şehir Hastanesi’ne 280 kişilik kadroya 50 bini aşkın başvuru!

Açılmayan Şanlıurfa Şehir Hastanesi’ne 280 kişilik kadroya 50 bini aşkın başvuru!
Şanlıurfa’da yapımı tamamlanmak üzere olan Şehir Hastanesi, daha kapılarını açmadan istihdamda büyük bir ilgiyle karşılaştı.
İŞKUR üzerinden ilan edilen 280 kişilik temizlik personeli alımı için başvurular adeta rekor kırdı. Kısa sürede 50 bin 159 kişi bu kadrolar için müracaatta bulundu.
Henüz hizmete başlamayan hastanenin, açılışının ardından bölgede binlerce kişiye istihdam sağlaması bekleniyor.
Başvuruların yoğunluğu, kentteki işsizlik oranını ve istihdam talebini bir kez daha gözler önüne sererken, yetkililer alımların kura yöntemiyle yapılacağını bildirdi.
Şanlıurfa Şehir Hastanesi’nin önümüzdeki aylarda resmen hizmete girmesi planlanıyor.
Eski kayınbiraderine kurşun yağdırdı: 31 yaşındaki genç hayatını kaybetti

Eski kayınbiraderine kurşun yağdırdı: 31 yaşındaki genç hayatını kaybetti
Samsun’un Bafra ilçesinde aile dramı kanlı bitti. Eski enişte Kemal K., tarlada tütün toplayan 31 yaşındaki kayınbiraderi Mustafa Özocak’ı silahla vurarak öldürdü.
Olay, Sarıkaya Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, eski eşini telefonla aradıktan sonra bölgeye giden Kemal K., burada tarlada çalışan kayınbiraderi Özocak ile tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine Kemal K., yanında getirdiği silahla 8 el ateş açtı.
Kurşunların hedefi olan Mustafa Özocak ağır yaralı olarak Bafra Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Olayın ardından kaçan zanlı Kemal K.’nın yaklaşık bir ay önce cezaevinden çıktığı öğrenildi. Jandarma ve polis ekipleri, kaçan şüpheliyi yakalamak için geniş çaplı bir operasyon başlattı.
Soruşturma sürüyor.
İstanbul’da saldırı hazırlığındaki 5 şüpheli son anda yakalandı

İstanbul’da saldırı hazırlığındaki 5 şüpheli son anda yakalandı
İstanbul’da polis ekiplerinin dikkati olası bir saldırıyı önledi. Kentte yapılan denetimler sırasında durdurulan bir araçta otomatik silah, ruhsatsız tabanca ve kar maskesi ele geçirildi.
Yapılan incelemelerde araçtaki 5 kişinin silahlı saldırı hazırlığında olduğu tespit edildi. Şüpheliler, polis ekiplerince etkisiz hale getirilerek gözaltına alındı.
Ele geçirilen silah ve mühimmatlara el konulurken, zanlılar emniyete götürülerek sorguya alındı. Olayla ilgili soruşturma çok yönlü olarak sürüyor.
Yetkililer, operasyonun olası bir kanlı saldırıyı engellediğini belirtirken, İstanbul Emniyeti’nin şehir genelinde denetimlerini artırarak sürdüreceği ifade edildi.
Diyarbakır’da 10 yıl önce mağarada bulunan cesedin sırrı çözüldü: Kayıp Gülizar Bingöl olduğu belirlendi

Diyarbakır’da 10 yıl önce mağarada bulunan cesedin sırrı çözüldü: Kayıp Gülizar Bingöl olduğu belirlendi
Diyarbakır’da 10 yıl önce bir mağarada bulunan kadın cesedinin kimliği yıllar sonra ortaya çıktı. Kimliği belirlenemediği için kimsesizler mezarlığına defnedilen cesedin, o dönem kayıp olarak aranan Gülizar Bingöl’e ait olduğu tespit edildi.
Savcılığın yeniden açtığı dosya kapsamında yapılan incelemelerde, adli tıp laboratuvarında “yeniden yüzlendirme çalışması” gerçekleştirildi. Çalışmalar sonucunda mağarada bulunan kadının yüz hatları belirlenerek kayıp dosyalarıyla karşılaştırıldı.
Yapılan DNA incelemesi, cesedin Bingöl’ün akrabası Mehmet Biroğlu ile genetik eşleşme gösterdi. Gözaltına alınan Biroğlu, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Olay, bölgede yıllardır gizemini koruyan kayıp dosyalarından birinin çözülmesiyle kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Soruşturma, cinayetin detaylarının aydınlatılması için genişletilerek sürdürülüyor.
Zeynel Abidin Beyazgül’den Gülpınar’a sert sözler: “Urfa öfke ve çamurla değil, ortak akılla yönetilir!”

Zeynel Abidin Beyazgül’den Gülpınar’a sert sözler: “Urfa öfke ve çamurla değil, ortak akılla yönetilir!”
Şanlıurfa eski Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, mevcut başkan Mehmet Kasım Gülpınar’ın meclis kürsüsünde kullandığı ifadelere sert tepki gösterdi. Beyazgül, Gülpınar’ın halka yönelik “geri zekâlı, embesil, moron” gibi hakaret içerikli sözler sarf ettiğini belirterek, “Urfa öfke ve çamurla değil, ortak akıl ve alın teriyle yönetilir” ifadelerini kullandı.
Beyazgül, kendi başkanlık dönemine de değinerek borçsuz belediyecilik anlayışıyla hareket ettiklerini ve Sayıştay raporlarının bunu açıkça ortaya koyduğunu vurguladı. Şu anki yönetim döneminde birçok hizmetin sekteye uğradığını belirten Beyazgül, “Bugün beton santralleri durmuş, kadın merkezleri kapatılmış, gençlik salonları sahipsiz kalmıştır” dedi.
Eski başkan, Gülpınar’a yönelik sözlerinde, “Halkı azarlayarak değil, hizmet ederek var olabilirsiniz. Urfa’nın insanı hizmete değer verir, hakarete değil.” ifadeleriyle eleştirisini sürdürdü.
Beyazgül’ün açıklamaları, Urfa siyasetinde tansiyonu yükseltirken kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Tanju Özcan’dan DEM’li Gülistan Koçyiğit’e sert tepki: “Ben senin gibi bölücülerle kardeş falan olamam!”

Tanju Özcan’dan DEM’li Gülistan Koçyiğit’e sert tepki: “Ben senin gibi bölücülerle kardeş falan olamam!”
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in açıklamalarına sert tepki gösterdi. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Özcan, Koçyiğit’in şehitlerle ilgili kullandığı ifadelere öfkesini dile getirdi.
Özcan paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Ben senin gibi bölücülerle kardeş falan olamam! Bu ülkenin bütünlüğü için can veren şehide ‘ceset’ diyeceksin, sana tepki gösterenler faşist olacak! Hadi oradan… Ankara’da siyaset yapanlara sesleniyorum, üç beş oy gelir diye bunları muhatap almayın. Bunlar bölücü ve vatan hainidir. Bu insanları şımartarak sorun çözmüyorsunuz, ilerde telafisi olmayacak olayların önünü açıyorsunuz. Uyarmadı demeyin, şimdiden uyarıyorum.”
Tanju Özcan’ın bu sert çıkışı kısa sürede sosyal medyada gündem olurken, bazı kullanıcılar Özcan’a destek verirken bazıları da kullandığı dili eleştirdi.
Yaşanan polemik, siyaset arenasında yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Adana’da ters yöne girip “İstediğim yerden girerim” diyen sürücüye 46 bin TL ceza!

Adana’da ters yöne girip “İstediğim yerden girerim” diyen sürücüye 46 bin TL ceza!
Adana’da trafik kurallarını hiçe sayan bir sürücü, ters yönden caddeye girince çevredeki vatandaşların tepkisiyle karşılaştı. Uyarılara aldırış etmeyen sürücü, “Canından olma bekle, istediğim yerden girerim” diyerek tepki gösterdi.
Olayın görüntülerinin sosyal medyada kısa sürede yayılması üzerine polis ekipleri harekete geçti. Kimliği tespit edilen sürücüye, “trafik güvenliğini tehlikeye atmak”, “ters yönde araç kullanmak” ve “tehlikeli sürüş” maddelerinden toplam 46 bin TL idari para cezası uygulandı.
Emniyet yetkilileri, trafik kurallarına uymanın hayati önem taşıdığını vurgulayarak benzer davranışlarda bulunan sürücülere karşı denetimlerin artarak süreceğini belirtti.
Hayalleri Gerçeğe Dönüştüren Kadınlar: İGKADER Maltepe Buluşması Umut ve Gücün Aynası Oldu
İstanbul Girişimci Kadınları Destekleme Derneği Kurucu Başkanı gazeteci Nilgün Ege Karaçuha ve dernek başkan yardımcısı Esengül Güler’in önderliğinde düzenlenen İGKADER Maltepe Buluşması, kadınların cesaretini, emeğini ve vizyonunu aynı sahnede buluşturdu. Bu buluşma, hayallerini gerçeğe dönüştürmeye kararlı kadınların; bilimin, ahlakın ve dayanışmanın ışığında kadınların ve gençlerin geleceğine dair yeniden umut olduğunu gösterdi.

HABER / ZEYNEP ŞİMŞEK
İstanbul – Maltepe, 11 Ekim 2025
İstanbul Girişimci Kadınları Destekleme Derneği (İGKADER), Maltepe Erzurumlular Vakfı ev sahipliğinde gerçekleştirdiği “Kadınların ve Gençlerin Girişimcilik Yolculuğuna Güç Katacak Buluşmayla'' gercek deneyimleri ve bilimsel perspektifleri aynı sahnede buluşturdu. Program; İGKADER Kurucu Başkanı Nilgün Ege Karaçuha, Maltepe Belediyesi Başkan Yardımcısı Av. Nimet Karabulut, Fatinoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Fatinoğlu, Fenerbahçe Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdal Şen ve Psikolog–Aile Danışmanı Jasmina Türkoğlu’nun konuşmalarıyla, kadınların ve gençlerin girişimcilik yolculuğuna hem moral hem yol haritası sundu.
“Yolumuz uzun ama yol arkadaşlarımız güçlü’’
Nilgün Ege Karaçuha: “Hayalleri büyütmek, umudu örgütlemek için buradayız.”
İGKADER Kurucu Başkanı Nilgün Ege Karaçuha, programın açılış konuşmasında “girişimciliği yalnız bir koşu değil, dayanışmaya yaslanan uzun bir yolculuk” olarak tarif etti:
“Amacımız sadece girişimcilikten söz etmek değil; kadınların ve gençlerin geleceğe dair umutlarını, cesaretlerini ve hayallerini büyütmek. Her bir kadının kendi ayakları üzerinde durduğu, her bir gencin hayalini gerçeğe dönüştürdüğü bir Türkiye için buradayız. Biliyoruz ki kadınların emeği, gençlerin enerjisi ve toplumun ortak iradesi birleştiğinde başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.”
Karaçuha, derneğin eğitim, mentorluk ve ağ kurma faaliyetlerini büyütürken yerel yönetimler, üniversiteler ve özel sektörle stratejik iş birlikleri geliştireceklerini belirtti. Sözlerini derneğin sloganı “Güçlü kadınlar, güçlü gelecek için el ele.” cümlesiyle tamamlayarak programın herkese ilham olması temennisinde bulundu.
“Kadın güçlü olursa toplum da güçlü olur”
Av. Nimet Karabulut: “Eşitlik, evde başlar; şiddetin panzehiri eğitimdir.”
Maltepe Belediyesi Başkan Yardımcısı Av. Nimet Karabulut, konuşmasında kadınların toplumsal ve ekonomik hayata katılımının kent refahıyla doğrudan ilişkili olduğunu vurguladı:
“Biz kadınlar her noktada var olabilmek için çoğu zaman daha fazla emek vermek zorunda kalıyoruz. Ama bu çaba hem bireysel hem toplumsal ölçekte dönüştürücü bir güç yaratıyor. Kadın eğitimliyse, bilinçliyse çocuklarını da ona göre yetiştirir. Kadın güçlü olursa, toplum da güçlü olur.”
Karabulut, Maltepe Belediyesi’nin Kadın ve Aile Müdürlüğü üzerinden mahalle mahalle yürüttüğü mesleki eğitimler, girişimcilik atölyeleri ve sosyal destek programları hakkında bilgi verdi. En kritik vurguyu ise erkek çocuklarının eşitlik değerleriyle yetiştirilmesi üzerine yaptı:
“Yanlış değerlerle büyüyen çocuk, ileride şiddetin faili olabilir. Eşitlik evde başlar. Anneler kadar babalara da sorumluluk düşüyor. Eğitim, eşitlik ve hukukun birlikteliği şiddeti önler.”
Ali Fatinoğlu: “Helal kazanç, şeffaf ticaret ve doğru okumayla her kriz aşılır”
Maltepe’deki İGKADER buluşmasında iş dünyasında başarı hikâyesiyle programda yer alan Fatinoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Fatinoğlu, yaptığı konuşmada hem iş dünyasında edindiği deneyimleri hem de hayata ve aileye dair içten duygularını paylaştı.
Babası memur olan Fatinoğlu, çocukluk yıllarını “çalışmanın, dürüstlüğün ve sorumluluğun en büyük değer olduğu” bir evde geçirdiğini anlattı. Ancak o ve abisi için masa başı bir hayat yeterli olmamış; birlikte cesur bir kararla ticarete adım atmışlar:
“Ben memur bir babanın oğluyum. Evimizde disiplin, dürüstlük ve sorumluluk en büyük mirastı. Ama ben hayatım boyunca hep risk almak istedim. Abimle birlikte ilk işimizi kurduğumuzda elimizde yalnızca inanç, azim ve çalışkanlık vardı. Parayla değil, alın teriyle büyüdük. İşte o inanç bizi bugünlere getirdi.”
Fatinoğlu, bugün geldiği noktada hâlâ mütevazı bir yaşam sürdüğünü ve en büyük gücünü ailesinden ve eşinden aldığını vurguladı:
“Hayatta en büyük desteğim her zaman eşim oldu. Kadının gücü erkeğe de güç verir. Bir erkeği güçlü kılan, yanında duran kadının sevgisi, inancı ve emeğidir. Kadın hem ailede hem toplumda dengeyi, vicdanı ve üretkenliği temsil eder.”
Fatinoğlu, kariyerinin dönüm noktalarını paylaşarak genç girişimcilere üç temel ilke bıraktı: ahlak–şeffaflık, insanı okuma becerisi ve kalite–maliyet disiplininin sürekliliği.
“Hayatım boyunca harama el sürmedim, duymak isteneni değil gerçeği söyledim. Pazarlıkta nihai çizgi, karşınızdakinin değil sizin kararlılığınızın belirlediği sınırdır. ‘Buradan aşağı inmem’ dediğiniz an, artık fiyat değil güven konuşur.”
Kriz dönemlerini “ders alınacak fırsatlar” olarak gören Fatinoğlu, Çin’in küresel ham madde piyasalarındaki dalgalanmalarının etkilerini örnek göstererek ayakta kalmanın yollarını şöyle anlattı:
-
Maliyetleri anlık izlemek
-
Stok yönetimini bilim gibi görmek
-
Kaliteden ödün vermeden verimliliği artırmak
-
Müşteri sonrası hizmette güveni merkezde tutmak
“Sanayici olmak yalnız üretmek değildir; veriye bakmak, tedarik zincirini yönetmek, finansı disipline etmek ve sözüne sadık kalmaktır. Girişimcilik, paradan önce bir karakter meselesidir.”
Genç girişimcilere seslenirken ise, Türkiye’nin geleceğini inşa edecek nesillerin bilgiye, teknolojiye ve ahlaka yatırım yapması gerektiğini söyledi:
“Emek yoğun alanlarda boğulmayın; teknolojiye, bilgiye ve insana yatırım yapın. Kurumsallığın özü, binadan değil, ilkelerin kurumlaşmasından geçer. Başarı tesadüf değildir; risk almak, düşmek, yeniden kalkmak ve inatla yürümektir. Biz o yolu yürüdük — şimdi sıra sizde.”
Konuşmasının sonunda uzun süre alkışlanan Fatinoğlu, İGKADER’e bu anlamlı buluşmada yer almaktan dolayı duyduğu gururu dile getirdi:
“Bu salonda umut var, bu salonda inanç var. Kadınların girişim gücüyle Türkiye’nin geleceği daha parlak olacak.”
Prof. Dr. Erdal Şen: “Girişimcilik ailede başlar, kültürle büyür; stratejiyle kurumsallaşır”
Fenerbahçe Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdal Şen, İGKADER Maltepe buluşmasında yaptığı etkileyici konuşmada hem bilimsel hem de yaşamdan örneklerle dolu bir vizyon çizdi. Şen, girişimciliği yalnızca bir iş kurma süreci değil, bir düşünme biçimi, bir karakter inşası olarak tanımladı:
“Girişimcilik, ekonominin en önemli taşıyıcısıdır. Çünkü bir ülkenin girişimci sayısı, o ülkenin üretim gücünü ve yenilik kapasitesini belirler. Ancak girişimcilik sadece bir şirket açmak değildir. O, bir kültürdür, bir ekosistemdir; ailede başlar, okulda olgunlaşır, toplumda filizlenir.”
“Ailede şekillenen vizyon, ülkenin girişimci profilini belirler”
Prof. Şen, kendi yaşam öyküsünden kesitlerle konuşmasına derinlik kattı. Babası serbest meslek sahibi, ailesi ticaretle iç içe büyümüş bir çocuk olarak, girişimcilik kavramıyla erken yaşta tanıştığını anlattı:
“Babam mali müşavirdi, ama aynı zamanda girişimciydi. Kırtasiye dükkânı açtı, mobilya işi yaptı. Evimizde hep yeni bir fikir, yeni bir girişim konuşulurdu. Ben de o atmosferin içinde risk almayı, hesap yapmayı ve ticaretin nabzını okumayı öğrendim. Girişimcilik okulda değil, hayatın içinde öğrenilen bir disiplindir.”
Şen, özellikle memur ailelerinde yetişen çocukların risk algısının farklı olduğuna değindi:
“Memur ailelerinde güvenlik ön plandadır; ticarette ise risk. Girişimci olmak, konfor alanını terk etmeyi göze almaktır. O yüzden aile, çocuklarına sadece bilgi değil, cesaret de aşılamalıdır.”
“Birey – Örgüt – Sistem: Yönetimin üç halkası”
Prof. Dr. Şen, konuşmasının ana temasını yönetim biliminin üç temel halkası üzerine kurdu: Birey, örgüt, sistem.
“Her girişimci bu üç halkayı anlamak zorunda.
Birey, kendi öz yönetimini sağlamazsa yöneticilik yapamaz.
Örgüt, değer üretmeyen bir yapıya dönüşürse sürdürülebilirlik kaybolur.
Sistem, dış çevreyi yani ekonomiyi, politikaları, toplumsal beklentileri kapsar.
Başarılı bir girişimci, bu üç seviyeyi birlikte yönetebilen kişidir.”
Şen, kriz dönemlerinde en kritik farkındalığın, “kontrol edebildiğimiz ve edemediğimiz” faktörleri ayırt edebilmek olduğunu belirtti:
“Kontrol edebildiklerinize strateji geliştirirsiniz; edemediklerinizi yönetilebilir hâle getirirsiniz. Türkiye’de girişimcilerin çoğu, kontrol edemediği konularla uğraşmaktan enerjisini tüketiyor. Oysa farkında olan kişi, enerjisini çözüme yönlendirir, şikâyete değil.”
“Veri, bugünün sermayesi; analiz, yarının vizyonudur”
Şen, çağın en büyük gücünün bilgi ve veri olduğunu belirtti. Öğrencilik yıllarında kurduğu küçük bir telekomünikasyon şirketinde, daha o dönemde Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) sistemini uygulamaya başlamasının kariyerinde bir dönüm noktası olduğunu anlattı:
“Bir müşterinin doğum gününü not etmek, ona küçük bir hediye vermek, onunla bağ kurmaktır. O zamanlar farkında değildim ama ben aslında ‘CRM’ yapıyordum. Müşteri ilişkisi yönetimi, literatürde geçmeden önce sahada vardı.”
Bu örnek üzerinden insan faktörünün önemini vurguladı:
“Teknoloji ilerliyor ama ticaretin kalbi hâlâ insandır. Bir ürün satmak değil, bir güven satmak gerekir. Eğer müşterinizin gözünde itibarınız varsa, markanız zaten vardır.”
“Farklılaşma yoksa rekabet yoktur”
Şen, girişimcilerin başarısında maliyet, kalite ve farklılaşma dengesinin vazgeçilmez olduğunu ifade etti:
“Ya ürünü ilk siz sunarsınız ya da başkasının yaptığına bir ruh katarsınız. Ürününüzü veya hizmetinizi farklılaştırmazsanız rekabet edemezsiniz. Aynı ürünü satan iki markayı ayıran şey algıdır. Algıyı yöneten, pazarı da yönetir.”
“Korku kültüründen özgüven kültürüne geçmeliyiz”
Konuşmasında kültürel dinamiklere de değinen Prof. Dr. Şen, Türk toplumunun korku kültürü içinde yetiştiğini söyledi:
“Yıllarca çocuklara ‘yemeğini ye yoksa doktor iğne yapar’, ‘dersini çalış yoksa öğretmen kızar’ dedik. Oysa korkuyla yetişen birey, risk almaktan da korkar. Girişimcilik için önce korku kültüründen özgüven kültürüne geçmeliyiz.”
“Girişimcilik, anlam üreten bir sistemdir”
Şen, konuşmasının sonunda girişimciliği yalnızca ekonomik değil, toplumsal bir üretim biçimi olarak tanımladı:
“Girişimcilik, sadece para kazandırmaz; aynı zamanda anlam üretir. Bir iş kurmak, bir istihdam yaratmak, bir aileye ekmek götürmektir. Girişimcinin topluma borcu vardır. Bizler yalnız üretim değil, değer üretmek zorundayız.”
Konuşmasını büyük alkış alan şu sözlerle tamamladı:
“Bir ülkenin geleceği, düşünen ve üreten bireylerin omuzlarındadır. Kadınlar ve gençler bu yolculuğun kalbidir. Kadınlar cesaret eder, gençler hayal kurar, bizler de o hayalleri gerçeğe dönüştürürüz. Girişimcilik ailede başlar, kültürle büyür, stratejiyle kurumsallaşır.”
Psikolog ve Aile Danışmanı Jasmina Türkoğlu: “Gerçek güç, insanın kendi farkındalığını keşfetmesindedir”
İGKADER’in “Kadınların ve Gençlerin Girişimcilik Yolculuğuna Güç Katacak Buluşması” etkinliğinde konuşan Psikolog ve Aile Danışmanı Jasmina Türkoğlu, dinleyicilere hem bilimsel hem duygusal yönüyle unutulmaz bir konuşma sundu. Türkoğlu’nun konuşması, modern insanın motivasyon, psikolojik dayanıklılık ve öz farkındalık ekseninde verdiği yaşam mücadelesine ayna tuttu.
“Her düştüğümde yeniden ayağa kalkmamda bana ilham olan; doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bu kutsal vatanın ilimle yoğrulmuş evlatlarıdır. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bilimin ışığında çalışan tüm büyüklerimizi minnetle, saygıyla ve şükranla anıyorum.”
“Motivasyon, insan davranışlarının motor gücüdür”
“Motivasyon, bizi hedefe yönlendiren içsel veya dışsal bir enerjidir. Her birimizin içinde bir neden vardır; bazen bu neden bir sevgi, bazen bir hedef, bazen de bir zorluğa direnme gücüdür.”
Türkoğlu, motivasyon ekollerini sade bir dille özetleyerek Maslow, Alderfer, Herzberg, McDougall ve Deci–Ryan’ın teorilerinden örnekler verdi; ortak noktanın anlam arayışı olduğunu vurguladı:
“Bir insan, sadece alkışla değil, anlamla var olur. Yaptığınız şeyin anlamını kaybederseniz, en yüksek maaş bile size enerji vermez.”
“Sosyal medya dopamini, modern çağın sahte motivasyonudur”
Türkoğlu, sinirbilim perspektifinden sosyal medya bağımlılığının beyin üzerindeki etkilerini anlattı:
“Sosyal medya, beynimizin ödül mekanizmasını kandırıyor. Bir beğeni aldığımızda dopamin salgılıyoruz; bu anlık bir mutluluk yaratıyor ama kalıcı değil. Beyin kısa sürede bu uyarana alışıyor ve artık gerçek hayatın doğal mutluluklarına karşı duyarsızlaşıyor. Sonra farkında olmadan atalet başlıyor. Üretmeden, düşünmeden, sadece ekran kaydırarak günler geçiyor.”
“Sıkılmak insana kötü bir şey gibi öğretildi ama aslında zihnin yaratıcılığa geçebilmesi için sıkılmaya ihtiyacı vardır. Sürekli uyarılan bir zihin üretmez, yalnızca tüketir.”
“Akış hâli: Zamanın akışını unuttuğunuz an, siz üretkensinizdir”
“Bir çocuk oyun oynarken, bir sanatçı resim yaparken, bir yazar yazarken zamanın nasıl geçtiğini fark etmez. Çünkü o anda akıştadır. Bu hâl, hem üretkenliği hem de içsel huzuru artırır. Ancak sürekli ekran ışıklarıyla çevrili bir dünyada bu hâle ulaşmak giderek zorlaşıyor.”
“Telefonu birkaç saat kapatmak, sessiz bir alanda yürümek, nefes almak bile zihnin sisini dağıtır. Zihin, kas gibidir; dinlenmeden gelişemez.”
“Beyin sisi, çağımızın görünmez salgınıdır”
Pandemi sonrasında artan beyin sisine dikkat çeken Türkoğlu:
“Sürekli bildirimler, ekran ışıkları, kesintisiz veri bombardımanı… Beyin bu kadar bilgiyi işleyemiyor. Sonuç: bulanıklık, odak kaybı, duygusal yorgunluk. Dinlenmek bazen uyumak değil, dijital detoks yapmaktır.”
“Psikolojik dayanıklılık doğuştan değil, farkındalıkla gelişir”
“Hayat hepimizi zaman zaman yere düşürür. Dayanıklılık, hiç düşmemek değil; her düşüşten sonra yeniden kalkabilmektir.”
Türkoğlu, psikolojik dayanıklılığın beş temel unsurunu sıraladı:
-
Duygusal farkındalık
-
Stresle başa çıkma becerisi
-
Düşünce esnekliği
-
Sosyal destek
-
İçsel denge
“Kendini tanımak, güçlü yönlerini bilmek kadar zayıf yönlerini kabullenebilmektir. Gerçek güç, kırılmamakta değil, kırıldığında onarabilmektedir.”
“Kendine iyi bakmak bir lüks değil, sorumluluktur”
“Rutinler zihne güven verir. Kısa yürüyüşler, sessiz bir an, birkaç satır yazmak bile zihni onarır. Hayatın koşturmacasında kendimizi unutuyoruz ama unutmamalıyız ki, kendine iyi bakmak bir lüks değil, bir sorumluluktur.”
“Gençlere mesaj: Potansiyeliniz etiketlerden daha güçlüdür”
“Üzerinizdeki unvanlar değil, içinizdeki potansiyel sizi tanımlar. Korkularınızdan değil, değerlerinizden hareket edin. Yıkıldığınızda yeniden başlamayı seçin; çünkü gerçek başarı, iç sesinizle barıştığınız anda başlar.”
“Bazen bir gülümseme, bir sessizlik, bir sabır anı bile birine umut olabilir. İlham vermek bir rol değil, bir yankıdır. Sen nasıl yaşıyorsan, hayat da senden öyle yankılanır.”
Neşe Şairoğlu: “Eğitimli kadın, güçlü toplum demektir”
Programın sonunda konuşan Maltepe Erzurumlular Vakfı Kadın Kolları Başkanı Neşe Şairoğlu, duygulu ama bir o kadar da güçlü bir konuşma yaptı. Şairoğlu, kadınların yalnızca aile içinde değil, toplumsal gelişimin merkezinde yer aldığını vurguladı:
“Bir toplumu gerçekten kalkındırmak istiyorsak, önce kadını eğitmekten başlamalıyız. Çünkü eğitimli kadın, güçlü toplum demektir. Kadının bilgiyle, özgüvenle ve üretimle buluştuğu her adım, ülkenin geleceğine atılan en sağlam temeldir.”
“Kadın emeği, çoğu zaman sessiz ama çok güçlüdür. Bugün burada bu kadar girişimci, üretken ve vizyon sahibi kadını bir arada görmek, umut veriyor. Kadın dayanışması sadece bir slogan değil; bu ülkenin geleceğini taşıyan bir güçtür.”
“Bu programda gördüğüm şey sadece bir etkinlik değil, bir dönüşümün işareti. Kadınlar artık kendi hikâyelerini yazıyor, kendi geleceğini inşa ediyor. Ve bu yolculukta her kadının elinden tutan, yanında olan bir başka kadın var.”
“Kadınlar el ele verirse, başaramayacakları hiçbir şey yoktur. Nilgün Ege Karaçuha ve Esengül Güler gibi güçlü kadınların önderliğinde yürütülen bu çalışmalar, bizlere umut veriyor. Bizler de Maltepe Erzurumlular Vakfı olarak, kadınlarımızın ekonomik, sosyal ve kültürel olarak güçlenmesi için her zaman destek olmaya hazırız.”
Plaket takdimi: Kadın dayanışmasının sembolü
Konuşmasının ardından Şairoğlu, yoğun alkış eşliğinde İGKADER Kurucu Başkanı Nilgün Ege Karaçuha ve Dernek Başkan Yardımcısı Esengül Güler’e teşekkür plaketi takdim etti:
“Bu plaketi yalnızca teşekkür olarak değil, bir dayanışma sembolü olarak sunuyorum. Çünkü kadın emeği, kadın dayanışmasıyla çoğalır. Nilgün Başkanımızın vizyonu ve Esengül Hanım’ın emeği hepimize ilham oluyor.”
Nilgün Ege Karaçuha: “Varlığınızla güçleniyoruz, birlikte daha nice başarılara imza atacağız”
Programın sonunda söz alan İGKADER Kurucu Başkanı Nilgün Ege Karaçuha, etkinliğin başından sonuna kadar hissedilen kadın dayanışması ve üretim ruhunun, derneğin kuruluş amacını en güzel biçimde yansıttığını vurguladı:
“Bugün burada yalnızca bir programı değil, bir vizyonu, bir umudu paylaştık. Her biri kendi alanında örnek olan konuklarımız, kadınların ve gençlerin girişimcilik yolculuğuna ışık tuttu. Kadın emeği, bilgiyle birleştiğinde mucize yaratır; biz bu mucizenin her gün tanığıyız.”
Karaçuha, konuşmalarıyla programa değer katan isimleri tek tek anarak, emeğe saygı ve ortak başarı vurgusu yaptı:
“Bugün burada bizlerle olup fikirleriyle yolumuzu aydınlatan Ali Fatinoğlu’na, Prof. Dr. Erdal Şen’e, Jasmina Türkoğlu’na en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Her biri, kadınların ve gençlerin gücüne inanan, bu ülkenin geleceğine emek veren kıymetli isimlerdir.”
“Varlığınızla güçleniyoruz” – Destek verenlere özel teşekkür
Başkan Karaçuha, programın gerçekleşmesine katkı sağlayan iş insanları ve kurumlara da özel olarak teşekkür etti:
-
MSK Enerji Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaplan
-
Büyükçekmece İş Adamları Derneği (BİAD) Başkanı Mustafa Karayün
-
Basın Platformu Başkanı M. Remzi Tanış
-
Türkiye Yerel Basın Birliği Genel Başkanı Nezir Karayün
-
Anadolu Börekçilik markası
“Varlığınızla güçleniyoruz. Kadınlar, gençler, akademisyenler, iş insanları ve basın temsilcileri olarak aynı hedefe inanıyoruz: Güçlü kadınlar, güçlü gelecek. Daha nice ortak başarıya birlikte imza atacağız.”
Ayrıca Karaçuha, ev sahipliği için Maltepe Erzurumlular Vakfı Başkanı Hasan Koç ve Kadın Kolları Başkanına da teşekkür etti.
İlk Yorum yapan siz olun!