Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 'Deprem ve Dirençli Kentler Konferansı'na konuk oldu. Görür, “Şu anda İzmir’de çok değerli bir çalışma yapılıyor. Bu çalışma dirençli İzmir için önceden yapılması gereken bir altyapı. Bu çalışma bittikten sonra eş zamanlı yürütülen çalışmalarla birlikte diliyorum ki İzmir dirençli bir kent haline gelecektir” dedi.

HABER: ECE AZAK - KAMERA: KERİM UĞUR
Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 'Deprem ve Dirençli Kentler Konferansı'na konuk oldu. Görür, “Şu anda İzmir’de çok değerli bir çalışma yapılıyor. Bu çalışma dirençli İzmir için önceden yapılması gereken bir altyapı. Bu çalışma bittikten sonra eş zamanlı yürütülen çalışmalarla birlikte diliyorum ki İzmir dirençli bir kent haline gelecektir” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Deprem ve Dirençli Kentler Konferansı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapıldı. Konferansa, yerel yöneticiler, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, siyasi partilerin temsilcileri, akademisyenler ve İzmirliler katıldı.
Konferansta konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir'in dirençli bir kent olma yolculuğunu güçlendiren bu ortak akıl buluşmasında olmaktan gurur duyduğunu belirterek, şunları söyledi:
“30 Ekim 2020'de İzmir'de yaşadığımız deprem, hepimizin hayatında derin izler bıraktı. Kaybettiğimiz 117 canımızın acısı, hala ilk günkü gibi taze. Yaşadığımız felaketler, yuvamız olan şehirlerin afetlere karşı dirençli olmasının ne kadar zaruri olduğunu gösteriyor. Çünkü depremde ölmek, asla kader değildir. Yaşadığımız kayıpların gerçek ve yegâne sebebi, zamanında alınmayan önlemlerdir.”
“14 ÜNİVERSİTE, 25 KAMU KURUMU, 38 STK, MESLEK ODASI VE 29 BELEDİYEDEN OLUŞAN KATILIMCILARIMIZLA ALDIĞIMIZ KARARLAR NETİCESINDE DEPREM EYLEM PLANIMIZ ŞEKİLLENDİ”
İzmir'de 30 Ekim Depremi'nin hemen ardından İzmir Depremi Ortak Akıl Buluşması'nı gerçekleştirdiklerini söyleyen Soyer, “Tıpkı bugün olduğu gibi omuz omuza vererek, içinde yaşadığımız kenti dirençli hale getirmenin yollarını aradık. 14 üniversite, 25 kamu kurumu, 38 STK, meslek odası ve 29 belediyeden oluşan katılımcılarımızla aldığımız kararlar neticesinde Deprem Eylem Planımız şekillendi. Büyük bir kararlılıkla uyguladığımız Deprem Eylem Planımız şu başlıklar üzerinde yükseliyor: Yapı stoğu envanteri çalışmalarımız, depremsellik ve mikro bölgeleme araştırmalarımız ve elbette kentsel dönüşüm. İnşaat Mühendisleri Odası ile birlikte hayata geçirdiğimiz yapı envanteri ve bina kimlik belgesi çalışmalarımız sayesinde İzmirlilerin yaşadıkları binalar hakkında kapsamlı bilgilere erişimini sağladık. Projemize depremden en çok etkilenen, Bayraklı ve Bornova'da başladık. Ve toplamda 94 bin 773 yapının envanterini çıkardık.
İzmirliler artık bizizmir.com adresi üzerinden bir tıkla, oturdukları binaların deprem mevzuatına uygunluğu, ruhsat ve proje bilgileri gibi önemli verilere ulaşabiliyor. Diğer yandan mikro bölgeleme yöntemiyle Bayraklı, Bornova ve Konak ilçelerimizde zemin etüdü çalışmalarına başladık. Kentimizdeki yapıların güvenliğini sağlayacak bu projeyi 2024 içinde tamamlıyoruz.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü birlikteliğiyle yürüttüğümüz İzmir Depremsellik ve Tsunami Araştırma Projesi ile yalnızca şehrimizin değil, komşu illerin de deprem risklerini en ince ayrıntısına kadar incelediğimiz bir süreci başlattık” diye konuştu.
“İZMİR’İN DİRENÇLİ KİMLİĞİNİ GÜÇLENDİREN ÖRNEK BİR YAPI DOĞDU”
İzmir'le birlikte Aydın ve Manisa'nın bir bölümünü de içine alan büyük bir alanın deprem riskini modellediklerini belirten Başkan Soyer, “Elde edilen veriler, kentimizin afetlere karşı dirençli yapısını güçlendirmek için temel oluşturacak. İzmir’in gelecekte nereye, nasıl yapılaşması gerektiğini tespit ediyor, bu doğrultuda gerekli olan bilimsel verileri büyük bir titizlikle topluyoruz.
Bu çalışmalarımızın bir çıktısı olarak, İzmir’in dirençli kimliğini güçlendiren örnek bir yapı doğdu: Ege Şehir Laboratuvarı. Bu laboratuvar, zemin ve yapı malzemelerinin fiziksel özelliklerini belirleyerek, kentsel dönüşüm projelerimizde en üst düzey güvenliği sağlıyor. Bizim kentsel dönüşümden anladığımız, yalnızca eski binaların yıkılarak yenilenmesi değil. Bizim amacımız İzmir’in herkesin güvenle nefes alıp verdiği bir yuvaya dönüşmesi. Bu amacımıza ulaşmak için, 6 bölgede toplam 248 hektarlık alanda, vatandaşla yüzde yüz uzlaşma sağlayarak, yerinde dönüşüm ilkesi ile çalışmalarımızı sürdürdük. Uzundere’de 817, Örnekköy’de 333 olmak üzere toplam 1150 bağımsız birimin anahtar teslimlerini yaptık. Kimsenin ahını almadan gerçekleştirdiğimiz kentsel dönüşüm hamlemizle, yaklaşık 820 bin metrekare inşaat alanında, toplamda 5600 bağımsız bölümün inşaatını yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
“AİLESİNİ, YUVASINI, YURDUNU KAYBEDEN İNSANLARIN KARŞISINA ÇIKIP, UTANMADAN DİYORLAR Kİ... "BiZE OY VERMEZSENiZ, BÖYLE OLUR." ACININ SİYASETİ OLUR MU?”
6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli 2 büyük deprem yaşandığını hatırlatan Soyer, “6 Şubat'ta tarifi kelimelerle mümkün olmayan bir felaket yaşadık. On binlerce canımızı yitirdik. Yüz binlerce vatandaşımız depremde evlerini, yakınlarını kaybetti. Depremin etkilendiği bazı bölgeler adeta haritadan silindi. Bu felaket, dirençli kentler inşa etmenin, ülke gündemini meşgul eden tüm politikalardan çok daha öncelikli ve yaşamsal olduğunu, bir kez daha gösterdi. Yazık ki 22 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin tek derdi koltuklarında oturmaya devam etmek. 22 yıl boyunca teşvik ettikleri rant odaklı politikalarla, halkımızın canını hiçe saydılar. On binlerce canımızın altında kaldığı yapıları inşa edenleri,bırakın en ağır cezaları vermeyi, yargılamadılar bile. İnsanlar hala çadırlarda yaşarken, bütün ailesini, yuvasını, yurdunu kaybeden insanların karşısına çıkıp, utanmadan diyorlar ki; ‘Bize oy vermezseniz, böyle olur."’Acının siyaseti olur mu? Çocuklarını yitiren ana babaların, yetim kalan çocukların üzerinden siyaset yapılır mı” dedi.
“İZMİR'İ AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ HALE GETİRMEYE, İZMİRLİLERİ GÜVENLİ VE SAĞLIKLI YAŞAM ALANLARINA KAVUŞTURMAYA ODAKLANDIK”
İzmirlilerin güvenli konutlara sahip olması en büyük öncelikleri olduğunun altını önemle çizen Başkan Soyer, Biz İzmir'de bu yönetim anlayışının tam tersini yapmaya söz verdik. Bu güzel şehri afetlere karşı dirençli hale getirmeye, İzmirlileri güvenli ve sağlıklı yaşam alanlarına kavuşturmaya odaklandık. Kimsenin yüreğine bir daha sevdiğinin acısı düşmesin diye, olanca gücümüzle çalıştık.
Yürüttüğümüz tüm çalışmalar, afet risklerini azaltmayı, can ve mal kaybını en aza indirmeyi amaçlıyor. Rant için değil, halk için başlattığımız kentsel dönüşüm seferberliğimiz ile İzmirlilerin güvenli konutlara sahip olması en büyük önceliğimiz. 6 Şubat sonrasında Belediyemizin kurumsal gücüyle yıkılan kentlerin ayağa kalkmasına yardımcı olmak için canla başla çalıştık. Başlattığımız Bir Kira Bir Yuva hareketiyle, İzmir dayanışmasını büyüttük. Evsiz kalan yurttaşlarımızı, sıcak yuvalarla buluşturduk. 85 milyon bütün Türkiye'nin yüreğini dağlayan bu yarayı sarmak için birbirimize sımsıkı kenetlendik. İlk andan itibaren, arama kurtarma ve tıbbi yardım ekiplerimizi, insani yardım malzemelerimizi bölgeye sevk ettik. Tüm gücümüzle afetzede kardeşlerimizin yanında olduk. Kardeş şehrimiz olan Osmaniye'ye, Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a destek olduk. Belediyemizin tüm imkanlarını seferber ederek depremzedeler için barınma, beslenme, sağlık ve psikolojik destek hizmetleri sunduk. Parti, din, inanç gözetmedik. Bir elin verdiğini öbür el duyurmadan gece gündüz çalıştık. Yaşanan bu tarifsiz acıyı bir nebze olsun hafifletebildiysek ne mutlu bize” şeklinde konuştu.
“İZMİR'İN GÜCÜ, BİRLİKTELİĞİMİZDE VE DAYANIŞMAMIZDADIR”
Afetlere dirençli kentler inşa etmenin, başta merkezi yönetim olmak üzere yerel yönetimlerin, meslek odalarının, akademinin, STK’ların, yani bir bütün olarak tüm toplumun ortak sorumluluğunda olduğuna dikkat çeken Başkan Soyer, “Hepimizin en temel ödevi budur.
Yıllardır her platformda hükümeti, yerel yönetimleri ve toplumumuzu afetlere karşı uyaran saygıdeğer hocalarımızın, değerli bilim insanlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum. Sizlerin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu buluşma, geleceğin dirençli kentlerine ışık tutacak.
Sizlerin rehberliği, bu yolda bizim için paha biçilemez bir kaynaktır. Biliyoruz ki afet risklerine karşı koymak için bilimin ışığında ilerlememiz, İzmir'in ve ülkemizin güvenliği için en sağlam temeldir. İzmir'in gücü, birlikteliğimizde ve dayanışmamızdadır. Doğayla uyumlu ve dirençli kentler inşa etmek için ülkemizin her bir köşesine, belediye başkanı olarak geçirdiğim sürede edindiğim tecrübeleri aktarmak için çaba göstereceğim. İzmir’de başlattığımız hikâyenin de takipçisi olacağım. Çünkü benim için İzmirlilerin ve bu ülkede yaşayan her bir yurttaşımızın güvenliği, her türlü makamdan daha kıymetlidir” ifadelerini kullandı.
Konferansta konuşan Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür ise yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Şu an İzmir'de çok değerli bir çalışma yapılıyor. Bu çalışma dirençli İzmir için önceden yapılması gereken bir altyapı. Bu çalışma bittikten sonra eş zamanlı çalışmalar ile umarım ki İzmir dirençli bir kent haline gelecektir. Depremler bu coğrafyada 13,6 milyon sene önce mekanizmaları kurularak yaratılarak başladı. 13,6 milyon seneden beri bu topraklarda depremler olabilmekte. Hiç kuşkunuz olmasın milyonlarca sene daha devam edecektir. Böyle bir coğrafyada yurt edinmişiz, topraklarımız var. Topraklarımızın yüzde 90'ına yakını canlı faylarla kesilmiş vaziyette. Bu canlı fayların her birinin kendine özgü karakteri var. Her biri ne kadar büyüklükte deprem üretir, nasıl, ne zaman üretir, ürettiğinde nereyi/nasıl etkiler, bölgede depremin şiddeti ne olur, bunların hepsi fayların özelliğine bağlı. Bizim yönetimimiz ve yapılanmamız ile hiç ilgisi yok. Yer yuvarının altındaki dinamikler yer üzerinde Türkler, Araplar, Avrupalılar mı yaşıyor, evleri sağlam mı bilmez. Faylar deprem ürettiği zaman kendi güçleri ile ve o bölgenin karakteristikleri ile etki eder, üstündeki yapılar kendi özellikleri ile uyumluysa onu belirli ölçüde tolere eder. Eğer zıtlaşmış, yanlış ve ters şeyler yapılmışsa gözünün yaşına bakmadan yıkar. O bölgede yaşayan insanları öldürür. Depremlerin hiçbir toleransı, seçeneği bu konuda yok.”
“KENDİ YAPTIĞIMIZ HATALARIN ALTINDA EZİLİYORUZ, TELEF OLUYORUZ”
Bugüne kadar rant kaygısıyla ve siyasi nedenlerle kentlerin büyütüldüğünü söyleyen Görür, “Biz yeryüzünde yaşayan insanlar olarak bu bölgeyi yaşam yeri ilan ettiysek, burada yaşıyorsak İzmir'de yapacağımız her yapıyı, yolu, tüneli, barajı aklınıza gelen tüm mühendislik yapıları yer altının dinamikleri, karakteristikleri ile uygun barışık yapmak zorundayız. Yapmadığımız zaman eninde sonunda yıkılır ve bizde sonuçlarını görürüz. İnşaat mühendislerimiz, mimarlarımız ya da kent yöneticilerimiz ya da kent mimarlarımız... Her şeyden önce kendi usullerine göre ne yapıyorlarsa elbette yapacaklardır ancak yerin dinamiklerini ve özelliklerini bilerek ihmal etmeyerek onlarla barışık ve uyum için yapmak zorundadırlar. Bugüne kadar Türkiye'de kentlerin gelişimi maalesef bu düşüncelerin dışında olmuştur. Ya gecekondu mantığıyla ya da bir yere göç vasıtası ile ya da herhangi bir bölgede rant kaygısıyla siyasi nedenlerle biz kentlerimizi büyütmüşüz. Kentlerimizi öyle büyümüş ki yer altı özelliklerine uyum halinde değil, rant ve siyaset gibi kaygılarla yapmışız. Bugün kendi yaptığımız hataların altında eziliyoruz, telef oluyoruz. Bunu da düzeltmeye korkuyoruz. Ancak bir yerden başlamak zorundayız. Tıpkı İzmir'in yaptığı gibi... Bir yerden başlıyoruz. Umarım bu başlangıç gerekeni yapar ve bundan sonraki siyasi anlayış ve yönetim bunu devam ettirir ve İzmir deprem dirençli kente dönüşür” diye konuştu.
“BİR GECE 50 BİN İNSANI TOPRAĞA GÖMÜYORSANIZ ŞAPKANIZI ÖNÜNÜZE KOYUP DÜŞÜNMENİZ LAZIM”
Depreme dirençli kentin, deprem geldiği zaman depremi minimum hasarla atlatan kent anlamına geldiğini ifede eden Görür, “Elbette ki büyük depremlerde kentlerde hasarlar görülür. Ancak bunların afet boyutuna çıkması bizim hatalarımızdır. Bu da bizim açımızdan utanılacak bir şeydir. Biz her büyük depremde on binler 50 binler veremeyiz. Bunu dünyada kabul etmez. Bilimle yönetilen ülkelerde depremlerin bu kadar hasar verdiği ülkelere bakış son derece çarpıktır. O ülke kokuşmuş tevessül etmiş bir ülkedir. Siz bir gece 50 bin insanı toprağa gömüyorsanız şapkanızı önünüze koyup düşünmeniz lazım” dedi.
“HER FIRSATTA ‘MARAŞ'A DİKKAT EDİN’ DİYE DİYE DİLİMİZDE TÜY BİTTİ”
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin 'geliyorum' diyen bir deprem olduğunun da altını çizen Görür, “Siz hayatınızda hiç deprem duymamışsanız bir anda deprem gelir ve gafil avlanırsınız. Ancak gafil avlanmamanız lazım. Bu depremin gelişi yıllar önceden söylendi. Biz Marmara depremini konuşurken medya bize 'Marmara'da deprem diyorsunuz başka nerede deprem bekliyorsunuz' diye sorsalardı; ilk cevabımız Maraş olurdu. Her fırsatta ‘Maraş'a dikkat edin’ diye diye dilimizde tüy bitti. 2020 senesinde Elazığ depreminden sonra benim yüzlerce videom var; ‘Maraş'a dikkat edin’ diye. Bir kulaklarından girip diğer kulaklarından çıkıyordu. Herkes hipnotize olmuş gibiydi, kimsenin yaptığı bir şey olmadı. Ben söyleye söyleye bu felaket geldi. Bugün siz İzmir'de oturuyorsunuz ya... Ben ve siz dahil hepiniz suçlusunuz. Bu ülkenin sahibi olarak üzerimize düşen hiçbir şeyi yapamadık. Bunu kader diyerek geçiştiremezsiniz. Jeoloji Mühendisleri Odası bir rapor yazdı; Maraş'ta deprem geliyor diye. Ne kadar büyüklükte olur, nerede olur hepsi raporda belirtildi. Bu başta Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanına, bölgenin milletvekillerine ve bölgedeki valilere, belediye başkanlarına gönderildi. Ne oldu peki? Hiçbirimiz bu deprem ile yüzleşmedik. 50 binden fazla insanımız ölüyor, biz hiçbir şey yokmuş gibi davranıyoruz. Normal insanlar bir araya gelir o insanlar konuşur. Bu ülke bir deprem ülkesi. Biz şimdi bu deprem kentlerinde neyi yanlış yaptık, neyi yapmadık diye bunu oturup konuşalım. Sonra ülkemizi depreme hazırlayalım diye. Tövbe böyle bir hazırlıkta yok” ifadelerini kullandı.
“BU ÜLKEYİ EKONOMİK VE SİYASİ OLARAK BAĞIMSIZ ÖZGÜR ÇIKMASINI İSTİYORSAK BU DEPREM İŞİNİ HALLETMEMİZ LAZIM. YOKSA TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATILIR GİDERİZ”
Deprem gerçeğinin değişmeyeceğinin ancak depreme dirençli kentler yapılabileceğini ifade eden Görür, “California'ya gidin dirençli kent. Japonya, Brezilya, Hindistan, Çin... Buralarda depreme dirençli kentler var. Daha 1,5 ay önce Japonya’da 7,6 büyüklüğünde deprem oldu. Bizde olsa ülkeyi felç ederdi. Orada günlük hayatta değişim olmadı. 122 kişi hayatını kaybetti o da tsunamiden. Depreme dirençli kentler yapılabilir. Bunu yapabilecek her şey var. Olmayan ne biliyor musunuz? Siyasi irade halkın gözetim ve denetim iradesi. Halk isteyip talep etmezse siyasetçi bu işe girmez ve bizde her depremde binlerce insanımızın toprağa veririz. Bu iş böyle gitmez. Bu ülkeyi ekonomik ve siyasi olarak bağımsız özgür çıkmasını istiyorsak bu deprem işini halletmemiz lazım. Yoksa tarihin çöplüğüne atılır gideriz” dedi.
"7 VE ÜZERİ DEPREM ÜRETEBİLİR"
İzmir'in bir deprem kenti olduğunu hatırlatan Görür, “MS 175, 688, 1039, 1688, 1739, 1864 yıllarında İzmir'de 7'nin üstünde depremler var. İzmir'in depremleri yanlış söyleniyor. İzmir'de çok deprem kaynağı var. Manisa'da deprem olsa İzmir depremi deniliyor. Akdeniz'deki depreme İzmir depremi deniyor. Herkes İzmir'e yakıştırıyor. İzmir depremlerden oluşmuş. Aletsel dönemde 1928, 1939-1949-1953-1966-1974-1977-1979-1992-1994-2003-2017-2020 de 6-7 şiddetinde depremler olmuş. İzmir bir deprem kenti. İnanmamazlık etmenin bir anlamı yok. İzmir'de sadece deniz içinde değil her yerde faylar var. Bunların her biri 7 ve üzerinde deprem üretebilir. Bunlar 7 ve üzerinde deprem üretirler ise bugün İzmir'i felç eder. 120-130 insan vefatı ile kurtulamaz bu kent. Mümkün değil. Bu deprem tehditleri olan faylar Çeşme Fayı, Güzelbahçe Fayı, Seferihisar, Tuzla Fayı, Grabel Fayı, Manisa Fayı... Bu fayların hepsi gerçek, tespit edilmiş, canlı ve her birinin büyük deprem üretme kapasitesi var. Bu faylar İzmir'i vuracak olan faylar. Ne zaman nasıl ne büyüklükte bilmiyoruz. Bizim kendimizi tehdit eden bu fayları biz özelliklerini bilmiyoruz. Bundan daha büyük aymazlık olur mu? İzmir'i tehdit eden faylar kuzu gibi oturuyor. Biz bunların özelliklerini biliyoruz. Ne zaman uyanırlar, ne büyüklükte deprem üretirler, nasıl üretirler, depremin dalgaları İzmir'in zeminin altına girince nasıl davranır, bizi nasıl etki eder, nerelerde depremin hızı artar-azalır bunları bilmeden nasıl oturduk. Bu faylara rağmen hiçbir şey yokmuş gibi bu çağa kadar nasıl geldik. Çok şükür çok şanslıyız bu güne kadar ki kayıplarımızla” dedi.
“10-15 DÜŞMAN VAR. BUNLAR İZMİR'DE SOTAYA YATMIŞLAR”
İzmir'in deprem risklerinden bahseden Görür, “Tüm söylediklerim düşmanımızı tanıma. 10-15 düşman var. Bunlar İzmir'de soteye yatmışlar. Ne zaman yaptıklarını bilmiyoruz. Uyandıklarında bizi vuracaklar. Uyandıklarında da yüzlerce, binlerce insanımızı öldürecekler. Bize saldıracak düşmanın gücünü bileceğiz ki önlem alacağız. İzmir’de önce fay analizi yapacak. Bugün İzmir'de bu başladı. ODTÜ'deki arkadaşlar ağırlıklı olarak bu analiz çalışmalarına başladı. İzmir'de kimi yer dağınık yüksek, kimi yer ova. Topografya deprem de önemlidir. Yüksek yerler daha dayanıklı yerlere işaret edebilir. Bir yer topografik olarak alçalıp yükselmişse onun çevresinde fay olabilir. Çukur yerlerde alüvyon birikintiler farklıdır ve depremde bizi mahveden bu zemindir. Topografik olarak İzmir'i değerlendirmek lazım. Topografyanın yüksek olduğu yerlerde genellikle kayma göçme heyelanları meydana gelir. Bunların hepsinin çalışılması lazım” diye konuştu.
“İMARI MİKRO BÖLGELEME VERİLERİNE GÖRE KARAR VERİLİR DİYE BİR KANUN ÇIKMALI. DEPREMLERE KARŞI DİRENÇLİ KENTLER YAPMAZSAK EBEDİYEN ÖLMEYE DEVAM EDECEĞİZ DEMEKTİR”
“Siz hükümet olarak başkan olarak İzmir'in VS30 haritasını göz önüne almadan deprem dalgalarını nerede yıkıcı, nerelerde can alıcı hasarlar oluşturacağını bilmezsiniz” diyen Görür, "Bir başkan gelip, kendi partisinin başkanına, ‘uçaktan gelirken şurayı çok beğendim 3 bin ev yapalım’ diyebilir. Belediye başkanı tamam der ve inşaata başlarsanız. Oranın jeolojisi, sismik karakteristiklerini bilmediğiniz için yaparsınız. Belediye başkanın bilgisayara girip sayısallaştırılmış rakamlarına bakıp 'Değil 3 bin binayı 1 çivi çakamam' diyebilmesi lazım. Belediye meclisi oluyor şuraya 10 katlı bina yapılsın. Öbürü diyor 1 kat da ben verdim 11 kat olsun... Onun oradaki sismolojisi yer altı ile ilgi bilgi yok. Kent dinamiğinde mikro bölgeleme verileri esastır. Buna karar verecek belediye meclisi ve belediye başkanı olamaz. Burada yasal değişikliklerde gerekir. İmarı mikro bölgeleme verilerine göre karar verilir diye bir kanun çıkmalı. Depremlere karşı dirençli kentler yapmazsak ebediyen ölmeye devam edeceğiz demektir” dedi.
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
CHP'den İmamoğlu İçin 50 Bin Kişilik Seferberlik: Sandık Temsilcileri Sahaya İniyor

CHP'den İmamoğlu İçin 50 Bin Kişilik Seferberlik: Sandık Temsilcileri Sahaya İniyor
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), tutuklu yargılanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için kapsamlı bir saha kampanyasına hazırlanıyor. Parti, 15 Mayıs Perşembe günü Marmara Cezaevi önünde yapılacak imza seferberliği kapsamında 50 bin 521 mahalle temsilcisini sahaya indiriyor.
Her Sandığa Bir Sorumlu: İmamoğlu İçin İmza Toplanacak
CHP’li kurmayların aktardığına göre, partinin seçim hazırlıkları çerçevesinde bu hafta sonuna kadar Türkiye genelindeki 191 bin sandık için asil ve yedek sorumlular da belirlenecek. 15 Mayıs’tan itibaren sahaya inecek temsilcilerin ilk görevi, Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması için başlatılan imza kampanyasını hızlandırmak olacak.
Her sandık sorumlusu kendi bölgesindeki seçmenlerle birebir görüşerek imza toplayacak, bu imzalar mahalle temsilcileri aracılığıyla genel merkeze ulaştırılacak.
Erken Seçim Talebi Artıyor
CHP kaynaklarına göre, halk arasında erken seçim isteği ciddi şekilde yükselişte. Parti kurmayları, geçtiğimiz yıl %17 civarında olan erken seçim talebinin, 31 Mart seçimlerinden sonra %69 seviyesine ulaştığını belirtiyor. CHP, bu halk talebine siyasi önderlik etmeye hazır olduklarını vurguluyor.
Seçim Tatbikatı Sonbaharda
CHP, bu süreçte sadece sandık organizasyonlarıyla yetinmiyor. Parti programı, hükümet vizyonu ve Cumhurbaşkanı adayı dahil tüm hazırlıkların yapıldığı ifade edildi. Sonbaharda bir seçim tatbikatı planlanırken, seçim sonrası sürece dair yönetim kadrosu ve programlarının da hazır olduğu belirtildi.
Özgür Özel'den Yozgatlı Çiftçilere Destek
CHP lideri Özgür Özel, İmamoğlu’na destek protestolarına traktörleriyle katılan Yozgatlı çiftçilere kesilen park cezalarını ödeyerek dikkat çekti. CHP Yozgat İl Başkanlığı’nın takibinde yürütülen süreçte, ilk etapta 11 cezanın Özel tarafından ödendiği, diğer cezaların da tebliğ edildikçe ödeneceği açıklandı.
Sıradaki Miting Konya’da
CHP’nin “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bir sonraki adresi Konya. 4 Mayıs Cumartesi günü saat 14.00’te Kılıçarslan Kent Meydanı’nda düzenlenecek mitingde, yine Ekrem İmamoğlu’na özgürlük çağrısı yapılacak. Mitingde su sorunu yaşayan çiftçiler, kamyoncular ve TIR şoförlerinin sıkıntılarına dikkat çeken mesajların verilmesi
Kaynak:odatv
TÜİK Açıkladı: 2025 Yılı İlk Çeyrekte Turizm Geliri %5,6 Arttı

İşte TÜİK’in açıkladığı 2025 yılı
TÜİK Açıkladı: 2025 Yılı İlk Çeyrekte Turizm Geliri %5,6 Arttı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılı Ocak-Mart dönemine ait Turizm İstatistiklerini yayımladı. Buna göre, yılın ilk üç ayında turizm geliri geçen yılın aynı dönemine göre %5,6 artarak 9 milyar 451 milyon 244 bin dolar olarak gerçekleşti.
Kişisel Harcamalar Önde
Ziyaretçilerden elde edilen gelirin 9 milyar 323 milyon 872 bin doları doğrudan ziyaretçilerin harcamalarından, 127 milyon 373 bin doları ise transfer yolcuların katkısından oluştu. Ziyaretçilerin harcamalarının %23,6'sını yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşları yaptı.
Harcamaların 8,1 milyar doları kişisel harcamalar, 1,2 milyar doları ise paket tur harcamaları oldu.
Ziyaretçi Sayısı %1,2 Arttı
Türkiye'yi ziyaret eden kişi sayısı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,2 artışla 9 milyon 121 bin 152 kişiye yükseldi. Bu kişilerin 2 milyon 219 bin 38’i, yurt dışında ikamet eden vatandaşlardan oluştu.
Bu dönemde geceleme yapan yabancı ziyaretçilerin gecelik ortalama harcaması 99 dolar, yurt dışı ikametli Türk vatandaşlarının ise 67 dolar olarak kayıtlara geçti.
Harcamalar En Çok Yeme-İçme ve Ulaştırmaya
Turizm gelirinin harcama türlerine göre dağılımında, yeme-içme %24,7, uluslararası ulaştırma %15,9 ve paket tur harcamaları %13,1 pay aldı. Geçen yılın aynı dönemine göre paket tur harcamaları %20,8, yeme içme harcamaları %15,7 ve iç ulaştırma harcamaları %8,9 arttı.
Turistlerin Yarısı Türkiye’ye Eğlenmeye Geliyor
Ziyaretçilerin %52,5’i "gezi, eğlence, sportif ve kültürel faaliyetler" amacıyla Türkiye’ye geldi. Bunu %26,7 ile "akraba ve arkadaş ziyareti", %10,3 ile "alışveriş" izledi. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının %65,7’si ise en çok “akraba ve arkadaş ziyareti” amacıyla Türkiye’ye geldi.
Turizm Gideri %37,6 Arttı
Yurt dışında ikamet eden vatandaşların Türkiye dışı seyahatleri de artış gösterdi. 2025 yılı ilk çeyrekte turizm gideri %37,6 artarak 2 milyar 448 milyon 212 bin dolara ulaştı. Bunun 1 milyar 907 milyon doları kişisel, 541 milyon doları ise paket tur harcamaları oldu.
Yurt Dışına Çıkışlar Arttı
Yurt dışına çıkan Türk vatandaşlarının sayısı da %6 artışla 2 milyon 596 bin 225 kişiye ulaştı. Kişi başı ortalama harcama ise 943 dolar olarak
Sahte Boşanmayla Yetim Aylığı Alanlara Büyük Şok: 9 Bin Kişi Tespit Edildi, Maaşlar Faiziyle Geri İstenecek!

Türkiye’de sosyal güvenlik sistemini kötüye kullananlara karşı yürütülen geniş çaplı denetimler sonuç verdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, yaptığı açıklamada, sahte boşanma yoluyla yetim aylığı alarak devleti zarara uğratan 9 bin kişinin tespit edildiğini duyurdu.
Bu kişilerden 7 bin 400'ü hakkında adli ve mali işlem başlatıldı. Haksız yere alınan maaşların faiziyle birlikte geri ödenmesi için çalışmalar hızlandırıldı.
Sahte Boşanma Nedir, Nasıl Yapılıyor?
Mali müşavir İsmet Çetinkaya'nın verdiği bilgiye göre, sahte boşanma; resmi olarak boşanmış görünmesine rağmen fiilen evliliğin sürdürülmesi ve bu yolla yetim aylığı gibi sosyal haklardan haksız şekilde yararlanılması anlamına geliyor.
Özellikle dul kalan kadınlar, vefat eden ebeveynlerinden maaş alabilmek amacıyla mahkeme kararıyla boşanıp, boşandıkları eşleriyle aynı evde yaşamaya devam ediyorlar.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ise yapılan ihbarlar doğrultusunda çevre taramaları, adres kontrolleri ve mali incelemelerle bu tür sahte boşanmaları tespit ediyor.
Faiziyle Geri Alınacak: Sahte Boşanmanın Cezası Ne?
Tespit edilen sahte boşanmalarda alınan maaşlar faiziyle birlikte geri isteniyor.
Uygulanan cezai işlemler şu şekilde işliyor:
-
Haksız yere alınan tüm maaşların ana parası ve faiziyle birlikte iadesi isteniyor.
-
Haksız şekilde faydalanılan sağlık hizmetlerinin de bedeli talep ediliyor.
-
Ödeme yapılmaması durumunda kişilerin mal varlıklarına haciz uygulanıyor.
-
Savcılığa suç duyurusunda bulunularak dolandırıcılık suçlamasıyla adli süreç başlatılıyor.
9 Bin Kişi Belirlendi, 7.400'üne Soruşturma Açıldı
Bakan Vedat Işıkhan’ın açıklamasına göre, SGK denetimleri sonucu sahte boşanmayla yetim aylığı aldığı belirlenen 9 bin kişi tespit edildi.
Bu kişilerden 7 bin 400'ü hakkında hukuki işlem başlatıldı. Haksız alınan ödemelerin tahsili için ise hızla işlemler sürdürülüyor.
Adalet Bakanlığı ile koordineli şekilde yürütülen süreçte, dolandırıcılık ve kamu zararına sebebiyet verme suçlarından da ceza davaları açılması bekleniyor.
Ev Kadınlarına Erken Emeklilik Müjdesi
Öte yandan Bakan Işıkhan, ev kadınlarına yönelik emeklilik kolaylığı getirecek düzenlemelerin de sürdüğünü duyurdu.
Yeni düzenlemeye göre:
-
Ev kadınları isteğe bağlı sigorta ile prim ödeyebilecek.
-
5400 gün prim ve 61 yaş şartıyla emeklilik imkânı tanınacak.
-
Prim ödemelerinin üçte biri devlet tarafından karşılanacak.
Bu düzenleme ile özellikle evde çalışan kadınların sosyal güvenceye daha kolay erişmesi hedefleniyor.
Devlet Bahçeli: “CHP Kriz, Kavga ve Kaosun Adıdır”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son grup toplantısında ve yazılı açıklamalarında, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu iç ve dış tehditlere dikkat çekerek, özellikle CHP'nin politikalarını ağır bir dille eleştirdi.
Bahçeli, ülkenin güvenliğini, istikrarını ve sosyal barışını hedef alan kampanyalara karşı milletin uyanık olması gerektiğini vurguladı.
"Türkiye, her cepheden tehdit edilmektedir. CHP, kriz, kavga ve kaosun merkezine dönüşmüştür." sözleriyle sert çıktı.
"Dalga Boyu Yüksek Münakaşalar Türkiye’yi Karıştırmak İstiyor"
Devlet Bahçeli konuşmasının başında, toplumun sinir uçlarını hedef alan kasıtlı kışkırtmaların arttığına dikkat çekerek şöyle dedi:
"Dalga boyu yüksek münakaşalarla, dibi bulunmayan münasebetsizliklerle, Türkiye’de güven ve istikrar ortamı kundaklanmak istenmektedir. Sistemli ve gayri ahlaki taktiklerle karışıklık çıkarılmaya çalışılmaktadır."
Bahçeli, özellikle dış güçler tarafından yönlendirilen içerideki unsurların aktif hale geçtiğini ve ülkenin huzuruna kastettiklerini ifade etti.
"Türkiye’nin Egemenlik Haklarına CHP Kafa Tutuyor"
Bahçeli, tehditlerin artık aleni bir boyuta ulaştığını ve Türkiye’nin egemenlik haklarının hedef alındığını belirterek, CHP’yi açıkça suçladı:
"Bu tehdit alçaktır, ahlaksızdır. Kanun tanımayan, demokratik erdemleri takmayan bir güruh devletin egemenlik haklarına fütursuzca kafa tutmaktadır."
Cumhuriyet Halk Partisi’ni "provokasyon partisi" olarak tanımlayan Bahçeli, CHP’nin milli değerleri çiğnediğini ileri sürdü.
"CHP, Türkiye’nin Kaynayan Kazanıdır"
Bahçeli, CHP'nin mevcut yönetimini hedef alarak şu ifadeleri kullandı:
"CHP, kanayan yaradır, kaynayan kazandır, kaybolan zamandır. Doğru ile yanlış, helal ile haram, haysiyet ile habaset yer değiştirmiştir. CHP’de sapla saman karışmıştır."
Bu açıklamasıyla Bahçeli, CHP yönetiminin değer erozyonuna uğradığını, milli ve manevi değerlerden koptuğunu savundu.
"Türkiye’nin İç ve Dış Cephede Beş Ana Gündemi Var"
Bahçeli, Türkiye’nin şu anda beş büyük meseleyle karşı karşıya olduğunu belirterek bu gündemleri sıraladı:
1. Terörsüz Türkiye Hedefine Karşı Direnç
Bahçeli, CHP’nin ve yanında hizalanan partilerin terörün sona ermesinden rahatsızlık duyduğunu iddia etti:
"CHP ve şürekası terörsüz bir Türkiye’den rahatsızdır. Terör başka, Kürt kardeşlerimiz başkadır. Bu ayrımı yapmayanlar vatan hainidir."
Özgür Özel’in Mersin’de yaptığı konuşmayı da "fitne" olarak nitelendirdi.
2. Gazze ve Filistin’deki Soykırıma Karşı Türkiye’nin Duruşu
Bahçeli, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlara değinerek, Türkiye'nin Filistin’in yanında olduğunu belirtti:
"Türkiye, mazlum Filistin halkının yanındadır. Gazze'de yapılan soykırıma sessiz kalmayacağız."
Bahçeli, CHP’yi Gazze konusunda yeterli duyarlılığı göstermemekle suçladı.
3. Türkiye’yi Karıştırmak İsteyen Sosyal ve Ekonomik Provokasyonlar
Ekonomik sorunların siyasal provokasyonlara dönüştürülmek istendiğine dikkat çeken Bahçeli, şunları söyledi:
"Ekonomide inişler çıkışlar normaldir. Ancak CHP ve işbirlikçileri, sokakları karıştırmak için fırsat kollamaktadır."
Türkiye’nin bu provokasyonları aşacak güçte olduğunu belirtti.
4. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki Yolsuzluk İddiaları
Bahçeli, İBB yönetimini çok sert ifadelerle eleştirdi:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni saran rüşvet ve yolsuzluk skandalları Türk milletinin gözünden kaçmamaktadır. CHP’nin maskesi düşmüştür."
Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun lüks otellerde gizli toplantılar yapmasını ve kamu kaynaklarının kötüye kullanılmasını sert dille kınadı.
5. İstanbul ve Deprem Gerçeği
Marmara Denizi’nde yaşanan son depreme de değinen Bahçeli, İstanbul’un geleceğine sahip çıkılması gerektiğini vurguladı:
"İstanbul gözbebeğimizdir. Cumhur İttifakı, İstanbul’u depreme dayanıklı hale getirecek. Cumhuriyetimizin gözbebeği olan bu şehir sahipsiz değildir."
Kentsel dönüşüm konusunda CHP’li belediyeleri eleştirdi ve İstanbul halkına güvence verdi.
"Yeni Bir Dünya Kurulurken Türkiye Lider Ülke Olacak"
MHP Lideri Devlet Bahçeli, açıklamasının sonunda Türk milletine moral vererek şunları söyledi:
"Yeni bir dünya kuruluyor. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefimizde sapma yoktur. CHP gibi kriz, kavga ve kaos üreten yapılar bu kutlu yürüyüşte yer alamayacaktır."
Bahçeli, Türkiye'nin küresel güç olma yolunda ilerlediğini ve Türk milletinin bahtının açılacağını vurguladı.
Ümit Özdağ: "Erdoğan’a Değil, AK Parti Genel Başkanı Kimliğine Yanıt Verdik"

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dikkat çekici bir savunma yaptı.
Özdağ, savunmasında hem tarihi gerçekleri ortaya koydu hem de siyasi eleştirinin hakaret sayılamayacağını vurguladı.
Ümit Özdağ, “Ben Erdoğan’a değil, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın politikalarına eleştiri yönelttim. Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerine yapılan saldırılara karşı cevap verdim.” dedi.
Ümit Özdağ: "Erdoğan’a Değil, AK Parti Genel Başkanı Kimliğine Yanıt Verdik"
Savunmasının başında, 18 Ocak 2025’te Recep Tayyip Erdoğan’ın Mersin’de yaptığı konuşmaya dikkat çeken Özdağ, Erdoğan’ın Cumhuriyetin ilk yıllarını "tek parti faşizmi" olarak tanımlamasına tepki gösterdiğini ifade etti.
Özdağ, Antalya’da düzenlenen Zafer Partisi İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmanın içeriğine vurgu yaparak şöyle dedi:
"Erdoğan’ın açıklamaları Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına ağır bir saldırıdır. Benim verdiğim cevap, milletimizin tarihine, inancına ve kültürüne sahip çıkmak için yapılmış bir siyasi eleştiridir."
Özdağ, söz konusu konuşmada Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı sıfatına değil, AK Parti Genel Başkanı sıfatına yönelik eleştirilerde bulunduğunu ve bu eleştirilerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu vurguladı.
"Hiçbir Haçlı Seferi, Erdoğan’ın İzniyle Yükselen FETÖ Kadar Zarar Vermemiştir"
Ümit Özdağ, savunmasının en çarpıcı bölümlerinden birinde FETÖ yapılanmasına değinerek, şunları söyledi:
"Hiçbir Haçlı Seferi, Türk Devleti'nin bağrına FETÖ gibi casus bir örgütü sokamamıştır. Ancak Erdoğan yönetiminde FETÖ’ye devletin kapıları ardına kadar açılmıştır."
Özdağ, Erdoğan'ın geçmiş yıllarda FETÖ’yü destekleyen açıklamalarını hatırlattı, 17-25 Aralık süreci öncesinde FETÖ’ye "her türlü imkanın sağlandığını" kendi ifadeleriyle ortaya koydu.
Özdağ, 15 Temmuz darbe girişiminin de bu yanlış politikaların sonucu olduğunu belirterek,
"FETÖ, Türk Devleti'ne Erdoğan döneminde, Haçlı Seferlerinin veremediği zararı vermiştir. Bugün geldiğimiz noktada Erdoğan da bu gerçeği itiraf etmiş, 'Rabbim ve milletim beni affetsin' demiştir." ifadelerini kullandı.
"Atatürk, Türk Tarihinin Himalayasıdır"
Tarihi bir perspektifle savunmasını genişleten Ümit Özdağ, 1071 Malazgirt Zaferi’nden 1922 Büyük Taarruz'a kadar Türk Milleti'nin büyük mücadelesini anlattı.
Özdağ, Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi'nde sadece Anadolu'yu değil, bütün Türk tarihinin kaderini kurtardığını ifade etti ve şöyle devam etti:
"Atatürk, yalnızca bir lider değil, Türk Milleti’nin bin yıllık mücadelesinin zirvesidir. O, Türk tarihinin Himalayasıdır. Cumhuriyetimiz, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir milletin yeniden ayağa kalkışıdır."
Özdağ, Erdoğan’ın Atatürk ve Cumhuriyet dönemine yönelik eleştirilerini "bilgi eksikliği ve tarihi çarpıtma" olarak nitelendirdi.
"Hakaret Yok, Siyasi Eleştiri Var: Devlete Saygı, Millete Hizmettir"
Ümit Özdağ, hiçbir zaman devlet başkanına hakaret etmediğini, devlet terbiyesiyle büyümüş bir Türk milliyetçisi olduğunu belirterek şunları kaydetti:
"Türk Devlet Başkanı'na hakaret etmek bizim geleneğimizde yoktur. Eleştiririz, hatalarını söyleriz ama devletin başındaki kişiye hakaret etmeyiz. Erdoğan’ın politikalarını eleştirmek, bir vatandaşlık görevidir."
Özdağ, siyasi eleştirinin, demokratik hukuk devletlerinde temel bir hak olduğunu hatırlatarak, düşünce ve ifade özgürlüğünün Anayasa tarafından korunduğunu vurguladı.
"Beraatimi Talep Ediyorum"
Son olarak, Ümit Özdağ mahkemeden şu sözlerle beraatini istedi:
"Sözlerimde hiçbir hakaret unsuru yoktur. Siyasi bir eleştiride bulundum. Anayasamızın ve uluslararası hukuk kurallarının koruduğu ifade özgürlüğü çerçevesinde beraatımı talep ediyorum."
Ümit Özdağ, ayrıca, “Adalet mülkün temelidir” ilkesini hatırlatarak, Türk milletinin vicdanına ve bağımsız Türk yargısına güvendiğini ifade etti.
Antalya'da Emekli Polis Memuru Köpeği Vurdu

Antalya’da emekli bir polis memurunun, sokakta havladığını iddia ettiği köpeğe ateş ederek öldürdüğü olay, büyük tepki topladı. Olay, dün öğle saatlerinde 83 sokakta meydana geldi. Emekli polis memuru MK, evinden çıkarken yanından geçen sokak köpeğinin kendisine havladığını öne sürdü.
O Anlar Güvenlik Kameralarına Yansıdı
Çevredeki iş yerlerinin güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerde, MK’nın evinden aldığı tabancayla köpeğe 3 el ateş ettiği görülüyor. Köpek, olay yerinde hayatını kaybetti. Görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, hayvanseverlerden büyük tepki geldi.
Yıllardır Beslenen Hayvan Kaybedildi
Olayın ardından emekli polis memuru MK gözaltına alındı. Yıllardır köpeği besleyen işletmeci Tolga Sungur ise yaşadığı üzüntüyü dile getirdi. Sungur, "40 yaşındayım ve bu köpekle büyüdüm. Onu benim çocuğum gibi görüyordum. Bu olaya çok üzüldüm. Umarım katili cezasını bulur ve ben de biraz rahatlarım." ifadelerini kullandı.
Olayla İlgili Soruşturma Başlatıldı
Antalya İl Emniyet Müdürlüğü, olayla ilgili geniş kapsamlı bir soruşturma başlattı. MK’nın ifadesi alınırken, köpeğin ölümüyle ilgili gerekli incelemeler yapılıyor. Olayın hayvan hakları savunucuları tarafından yakından takip edildiği ve faillerin en kısa sürede adalet önüne çıkarılması talebinde bulunulduğu belirtildi.
Hayvan hakları aktivistleri, bu tür olayların önlenmesi için yasal düzenlemelerin yapılmasını ve hayvanlara yönelik şiddetin cezalandırılmasının önemine vurgu yaptı. Sokak hayvanlarının yaşam hakkının korunması gerektiği ifade edildi.
İstanbul'a Fırtına Uyarısı: Rüzgarlar Perşembeye Kadar Etkili Olacak

İstanbul'da etkili olmaya başlayacak olan kuvvetli rüzgar ve zaman zaman fırtına şiddetinde esmesi beklenen hava durumu nedeniyle vatandaşlar dikkatli olmaları konusunda uyarıldı. AKOM (Afet Koordinasyon Merkezi) tarafından yapılan yazılı açıklamada, rüzgarların 1 Mayıs Perşembe gününe kadar etkili olması bekleniyor.
Rüzgar Hızı ve Etki Alanları
Açıklamada yer alan bilgilere göre; İstanbul genelinde rüzgar hızının zaman zaman saatte 70
- 90 kilometreye ulaşabileceği belirtildi. Özellikle kıyı bölgeleri, yüksek kesimler ve açık alanlarda fırtınanın etkisi daha belirgin hissedilecek. Bu durum, özellikle deniz ulaşımını olumsuz etkileyebilirken, binaların çatıları, ağaçlar ve elektrik direkleri gibi yapıların hasar görmesine neden olabilir.
- Dışarıda bulunan eşyaların (saksı, sandalye vb.) güvene alınması
- Ağaç altlarında ve elektrik direklerinin yakınında bulunmaktan kaçınılması
- Deniz ulaşımının kısıtlanabileceği göz önünde bulundurularak seyahat planlarının buna göre yapılması
- Çatı veya yüksek yapıların bulunduğu bölgelerde gerekli güvenlik önlemlerinin alınması
Vatandaşlara Uyarılar
AKOM yetkilileri, vatandaşlardan aşağıdaki konularda dikkatli olmalarını istedi:
Yetkililerin Hazırlıkları
İstanbul'daki ilgili birimler, olası fırtınaya karşı hazırlıklarını tamamladı. İtfaiye ve acil durum ekipleri teyakkuza geçirilerek, herhangi bir olumsuz durumda hızlı müdahale için hazır bekletiliyor. Ayrıca, rüzgarın etkisini göstereceği alanlarda gerekli önlemler alınarak vatandaşların güvenliği sağlanmaya çalışılıyor.
AKOM yetkilileri, hava durumuyla ilgili güncel bilgilerin düzenli olarak paylaşılacağını ve vatandaşların bu bilgilere dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye Güreş Federasyonu, Altyapı Çalışmalarına Öncelik Veriyor

Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Taha Akgül, altyapıda yaşanan düşüşü canlandırmak amacıyla kapsamlı çalışmalar başlatıldığını açıkladı. Altyapının güçlendirilmesinin federasyonun öncelikli hedeflerinden olduğunu vurgulayan Akgül, sadece sporcu performansı değil, aynı zamanda kurumun kurumsal yapısının da geliştirilmesi için çabaladıklarını belirtti.
Kurumsal Güçlenmeye Odaklanılıyor
Akgül, yaptığı açıklamada federasyonun hem performans hem de kurumsal anlamda ileriye taşınmasının önemine dikkat çekti. Altyapıdaki eksikliklerin giderilmesi ve genç yeteneklerin keşfedilerek desteklenmesiyle güreşin geleceğinin daha parlak olacağını ifade etti. Bu kapsamda, antrenör eğitimlerine ağırlık verileceği, spor kulüpleriyle işbirliğinin artırılacağı ve altyapı tesislerinin iyileştirilmesi için projeler geliştirileceği öğrenildi.
Altyapı Çalışmalarının Detayları
Federasyonun altyapı çalışmalarında şu adımlar öne çıkıyor:
- Antrenörlerin sürekli eğitimi ve gelişimleri için seminerler düzenlenmesi
- Okullarda güreşin tanıtılması ve sevilmesinin sağlanması amacıyla projeler başlatılması
- Genç yeteneklerin erken yaşta tespit edilerek, milli takıma kazandırılmasına yönelik taramalar yapılması
- Güreş kulüplerine maddi destek sağlanarak altyapı imkanlarının güçlendirilmesi
- Mevcut güreş tesislerinin modernizasyonu ve yeni tesislerin inşa edilmesi için çalışmalar yürütülmesi
Akgül, güreşin Türkiye'nin köklü sporlarından biri olduğunu hatırlatarak, bu sporu daha geniş kitlelere ulaştırmak ve uluslararası arenada başarıları artırmak için gereken tüm adımların atılacağını vurguladı. Federasyonun uzun vadeli stratejisi, altyapıdaki düşüşün önüne geçmek ve güreşi yeniden eski ihtişamına kavuşturmak üzerine kurulu olacak.
İspanya ve Portekiz'de Elektrik Kesintisi Milyonlarca Kişiyi Etkiledi

İspanya ve Portekiz’in çeşitli bölgelerinde meydana gelen elektrik kesintileri, milyonlarca kişiyi etkiledi. Kesintiler nedeniyle ulaşım, iletişim ve temel hizmetlerde aksamalar yaşanıyor. Olayın ardından yetkililer, sorunun kaynağını tespit etmek ve enerji arzını normale döndürmek için çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Madrid'de Yaşam Durduruldu
Kesintilerden en çok etkilenen şehirlerden biri olan Madrid’de, toplu taşıma sistemleri çalışmayı durdurdu. Metro seferleri iptal edilirken, otobüsler de sınırlı sayıda hizmet verebilmektedir. Özellikle yoğun saatlerde yaşanan aksaklıklar nedeniyle sokaklar tıkanırken, birçok iş yeri ve okul da faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı. Madrid Belediye Başkanı Almeida yaptığı açıklamada, vatandaşlara mümkün olduğunca bulundukları yerde kalmaları çağrısında bulundu ve acil durumlar haricinde dışarı çıkılmaması uyarısını yaptı.
Havalimanlarında Uçuşlar Etkilendi
Elektrik kesintisi, havalimanlarını da etkiledi. Madrid Barajas Havalimanı ve Barselona El Prat Havalimanı’nda yaşanan aksaklıklar nedeniyle birçok uçuş iptal edildi veya rötarlandı. Yolcular, havalimanlarında uzun kuyruklar oluştururken, havayolu şirketleri de yolcularına bilgi vermekte zorlanıyor. Kesintinin ne kadar süreceği konusunda henüz kesin bir bilgi olmaması, belirsizliği artırıyor.
Enerji Şirketlerinden Açıklama
Olayla ilgili olarak enerji şirketleri tarafından yapılan ilk açıklamalarda, kesintilerin nedeninin teknik arıza olduğu belirtildi. Ancak arızanın kaynağına ilişkin detaylı bir açıklama henüz yapılmadı. Yetkililer, sorunun en kısa sürede çözülmesi için tüm imkanların seferber edildiğini ve enerji arzının normale döndürülmeye çalışıldığını ifade ettiler.
Vatandaşlar Zorluk Yaşıyor
Elektrik kesintisi nedeniyle evlerinde ısıtma sistemlerini kullanamayan vatandaşlar, soğuk havada zorluk yaşıyor. Ayrıca, iletişim hatlarının da kesilmesiyle birlikte bilgiye ulaşmakta ve sevdikleriyle haberleşmekte güçlük çeken birçok kişi bulunuyor. Kesintinin uzaması durumunda, daha ciddi sorunların yaşanabileceği endişesi artıyor.
- Toplu taşıma sistemleri durdu
- Havalimanlarında uçuşlar iptal edildi veya rötarlandı
- Isıtma ve iletişim hizmetlerinde aksaklıklar yaşandı
İstanbul'da Deprem Hasar Tespiti: 15 Bin 13 Bina İncelendi

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul'da meydana gelen deprem sonrası yürütülen hasar tespit çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan Kurum, ekiplerin şimdiye kadar toplam 15 bin 13 binayı detaylı bir şekilde incelediğini belirtti.
Hasarsız ve Az Hasarlı Bina Sayısı Açıklandı
Yapılan incelemeler sonucunda, incelenen binaların 12 bin 398'inin hasarsız olduğu tespit edildi. Ayrıca, 1025 bina ise az hasarlı olarak kategorize edildi. Bakan Kurum, hasar tespit çalışmalarının titizlikle yürütüldüğünü ve en kısa sürede tüm yapıların incelenmesinin hedeflendiğini vurguladı.
Çalışmaların Kapsamı ve Yöntemi
Hasar tespit ekipleri, depremde etkilenen bölgelerde bina bazında detaylı incelemeler yapıyor. Bu incelemelerde;
- Binaların taşıyıcı sistemleri kontrol ediliyor
- Yapısal hasarlar belirleniyor
- Kullanılabilirliğe ilişkin değerlendirme yapılıyor
Önemli olan, doğru ve hızlı bir şekilde hasar tespiti yaparak vatandaşların güvenliğini sağlamak. Bu amaçla, uzman mühendislerden oluşan ekiplerin sahada aktif olarak çalıştığı belirtildi. Hasarlı binaların güçlendirilmesi veya yıkılmasıyla ilgili süreçlerin de en kısa sürede başlatılacağı ifade edildi.
Gelecek Planları ve İhtiyaçlar
Bakan Kurum, hasar tespit çalışmalarının yanı sıra, depremden etkilenen vatandaşların barınma ihtiyaçlarının karşılanması için de gerekli adımların atıldığını belirtti. Ayrıca, İstanbul'daki yapı stokunun depreme dayanıklılığını artırmaya yönelik uzun vadeli planlar üzerinde çalışıldığına da değindi. Deprem riski yüksek bölgelerde kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılacağı ve yeni binaların daha güvenli inşa edileceği vurgulandı.
İlk Yorum yapan siz olun!