GÜRSEL EROL: “FETÖ ÜYELERİ GENELKURMAY’IN KOZMİK ODASINA GİRDİĞİNDE CHP Mİ İKTİDARDI? AKP İKTİDARDI. BU NOKTADA OLMAMIZIN TEMEL NEDENİ, TERÖRLE MÜCADELEYİ BİR PARTİ MESELESİNE DÖNÜŞTÜRMEKTİR"

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, TBMM Genel Kurulu’nda; “Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilirken CHP mi iktidardı? AK Parti hükümeti iktidardı. Fetullah Gülen’in Ergenekon, Balyoz sürecini başlattığı zaman CHP mi iktidardı? AK Parti iktidardı. Peki, yine, FETÖ üyeleri Genelkurmay’ın kozmik odasına girdiğinde CHP mi iktidardı? AKP iktidardı. Bugün bu noktada olmamızın temel nedeni, terörle mücadeleyi bir siyaset anlayışına, bir parti meselesine dönüştürmek; halbuki, terör bir ülkede bir partinin sorunu değildir, terör devlet sorunudur” dedi.

GÜRSEL EROL: “FETÖ ÜYELERİ GENELKURMAY’IN KOZMİK ODASINA GİRDİĞİNDE CHP Mİ İKTİDARDI? AKP İKTİDARDI. BU NOKTADA OLMAMIZIN TEMEL NEDENİ, TERÖRLE MÜCADELEYİ BİR PARTİ MESELESİNE DÖNÜŞTÜRMEKTİR"

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, TBMM Genel Kurulu’nda; “Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilirken CHP mi iktidardı? AK Parti hükümeti iktidardı. Fetullah Gülen’in Ergenekon, Balyoz sürecini başlattığı zaman CHP mi iktidardı? AK Parti iktidardı. Peki, yine, FETÖ üyeleri Genelkurmay’ın kozmik odasına girdiğinde CHP mi iktidardı? AKP iktidardı. Bugün bu noktada olmamızın temel nedeni, terörle mücadeleyi bir siyaset anlayışına, bir parti meselesine dönüştürmek; halbuki, terör bir ülkede bir partinin sorunu değildir, terör devlet sorunudur” dedi.

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, dün TBMM Genel Kurulu’nda çalışan emeklilere 5 bin lira ikramiye verilmesini de içeren torba kanun teklifinin 85. maddesine verilen önerge ile ilgili söz aldı. Konuşmasında Türkiye’de terör sorununa dikkat çeken Erol, şunları söyledi:

“CHP’NİN HER MİLLETVEKİLİ DEVLET GELENEĞİNİ BİLİR VE DEVLET GELENEĞİNE SADIK MİLLETVEKİLLERİDİR ÇÜNKÜ BİZ BU DEVLETİ KURAN PARTİNİN MENSUPLARIYIZ”

“Ben yaklaşık üç dönemdir milletvekiliyim, 10 yıldır bu parlamentoda görev yapıyorum ve bu kürsüde konuştuğum zaman, özellikle terör içerikli bir konuşma yaptığım zaman üstüne basa basa hep şunu söylerim. Terör bir devlet meselesidir, terör bir parti meselesi değildir ve aynı şekilde, ‘PKK bir terör örgütüdür, YPG bir terör örgütüdür, FETÖ bir terör örgütüdür’ diye bunları her fırsatta gündeme getiririm. Yalnızca ben değil CHP’nin her milletvekili, CHP’nin her üyesi için PKK da bir terör örgütüdür, FETÖ de bir terör örgütüdür. Bu konuda asla bir tereddüt yok ve CHP’nin her milletvekili devlet geleneğini bilir ve devlet geleneğine sadık milletvekilleridir çünkü biz bu devleti kuran partinin mensuplarıyız. Bizim için öncelikli olan devlettir ama eğer ülkede yaşanan bir süreci yalnızca anlık süreçler üzerinden değerlendirirseniz doğru tespitler yapamazsınız ve çözüm odaklı bir anlayışı gerçekleştiremezsiniz. Bakın, tarihimizde aslında milli duruşlarla nasıl başarı hikayesi oluşturduğumuza dair önemli iki tane olay var İstiklal Savaşı’ndan sonra. Birincisi, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı. MSP-CHP Hükümeti bütün Avrupa Birliği’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin ambargosuna rağmen 1974 yılında Kıbrıs’taki soydaşlarımızın yurttaşlık haklarını korumak için Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Kıbrıs'ın Beşparmak Dağları’na indirerek o dönemin Karaoğlan’ı ve Necmettin Erbakan’ı Kıbrıs'ın Beşparmak Dağlarına milliyetçiliğin tam da kendisini yazmıştır.

“BUGÜN TERÖRLE MÜCADELENİN GELDİĞİ HALE BİZDEN FAZLA MHP'NİN KARŞI ÇIKMASI LAZIM”

Aynı zamanda, ikinci bir olay daha var. Yıl 1999, ANAP-MHP-DSP hükümeti, yine, bizim rahmetli Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde yani devlet iradesinin ve siyaset iradesinin milli duygularla paylaşılıp bütünleştiği zaman aldığı sonuç anlamında söylüyorum- düşünün, DSP-MHP-ANAP Hükümeti terör örgütü başı şerefsiz Abdullah Öcalan’ı Kenya’da yakalayarak Türkiye'ye getirdi ve 1999 yılında terörü sıfıra düşürdü. Peki, o zaman ne olmuştu? Hafızalarınızı şöyle bir geriye götürün. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanı Suriye sınırına giderek açıklama yaptı ‘Ya, bu terör örgütünün başını sınırının ötesine çıkarırsın ya da ben Suriye'ye giriyorum’ dedi ve Suriye terör örgütü başını çıkardı, terör örgütü başının ineceği uçak bile bulunmazken, işte, o DSP-MHP-ANAP hükümeti Abdullah Öcalan’ı yakaladı, Türkiye'ye getirdi, yargıya teslim etti ve şu anda cezaevinde. Aslında, bugün terörle mücadelenin geldiği hale bizden fazla MHP'nin karşı çıkması lazım. Niye? Çünkü başarılı bir siyasetle, başarılı bir politikayla Apo’yu yakalayan hükümet, terörü sıfıra indiren bir hükümet ve teslim ettiği AKP hükümeti bugün nasıl bu noktaya geldi? Terör örgütleri nasıl hâlâ etkinlik, eylem yapabilir hâle geldi? Düşünülmesi gereken bu.

“TERÖR BİR ÜLKEDE BİR PARTİNİN SORUNU DEĞİLDİR, TERÖR DEVLET SORUNUDUR”

Peki, AK Parti hükümetleri döneminde ne oldu? Süleyman Şah Türbesi kaçırılırken, terör örgütleri orada bizi tehdit ederken CHP mi iktidardı? AK Parti iktidardı. Peki, Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilirken CHP mi iktidardı? AK Parti hükümeti iktidardı. Fetullah Gülen’in Ergenekon, Balyoz sürecini başlattığı zaman CHP mi iktidardı? AK Parti iktidardı. Peki, yine, FETÖ terör örgütü üyeleri Genelkurmay’ın kozmik odasına girdiğinde CHP mi iktidardı? AKP iktidardı. Bugün bu noktada olmamızın temel nedeni, terörle mücadeleyi bir siyaset anlayışına, bir parti meselesine dönüştürmek; halbuki, terör bir ülkede bir partinin sorunu değildir, terör devlet sorunudur.

“TERÖR DEVLET MESELESİDİR; DEVLET MESELESİNE KARŞI BİR SORUNUN ÇÖZÜMÜYLE İLGİLİ DE PARLAMENTONUN VE BÜTÜN SİYASİ PARTİLERİN ORTAK ANLAYIŞININ OLMASI LAZIM”

Devlet sorunlarına karşı çözüm de devleti oluşturan bütün kurumlarla ortak bir iradenin gerçekleşmesidir. Şimdi AK Parti grubuna soruyorum: 2014 yılında teröre son verdirilmesiyle ilgili buraya 6 maddelik bir kanun teklifi geldi, 2014 yılında. Denildi ki: ‘Bu kanun çıkarsa terör bitecek’ CHP buna ‘evet’ oyu verdi, buna ‘evet’ oyu verdi, terörle mücadeleye. Aradan on yıl geçti, geldiğimiz nokta 2014 yılı, yine aynı noktadayız. Terör ulusal bir sorundur, terör devlet meselesidir; devlet meselesine karşı bir sorunun çözümüyle ilgili de parlamentonun ve bütün siyasi partilerin ortak anlayışının olması lazım.”