Esenyurt Belediyesi olası Marmara depremine karşı ilçede alınması gereken önlemleri de kapsayan bir deprem paneli düzenledi. Panelde konuşan Belediye Başkanı Ahmet Özer, “Deprem konusu ulusal meselemizdir. Ticaretimizin ve ekonomimizin can damarı olan İstanbul'umuzun böyle bir vakayla karşı karşıya kalma riski var. İnsana odaklanmayan hiçbir proje başarılı olamaz. Bu amaçla afetleri felakete çevirmemek için gerekli çalışmaları yapacağız ” dedi.

(İSTANBUL)- Esenyurt Belediyesi olası Marmara depremine karşı ilçede alınması gereken önlemleri de kapsayan bir deprem paneli düzenledi. Panelde konuşan Belediye Başkanı Ahmet Özer, “Deprem konusu ulusal meselemizdir. Ticaretimizin ve ekonomimizin can damarı olan İstanbul'umuzun böyle bir vakayla karşı karşıya kalma riski var. İnsana odaklanmayan hiçbir proje başarılı olamaz. Bu amaçla afetleri felakete çevirmemek için gerekli çalışmaları yapacağız ” dedi.
Esenyurt Belediyesi, ilçede bir Deprem Paneli düzenlendi. Belediye Başkanı Ahmet Özer öncülüğünde düzenlenen panel, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Moderatörlüğünü Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Hışır’ın yaptığı panele, Maltepe Belediye Başkanı Esin Köymen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet İşleri Daire Başkanı Selçuk Tütüncü, İstanbul Üniversitesi Jeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şamil Şen, MAG-AMADER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Karadayı, AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki ve Japon Deprem Uzmanı Yoshinori Moriwak konuşmacı olarak katıldı.
İlçedeki altyapı ve üstyapı sorunlarının da gündeme geldiği panelde, Türkiye’de yaşanan ve beklenen depremler, bu depremlere ilçenin ne kadar hazır olduğu konuşuldu. Olası bir deprem durumunda yapılması gerekenlerin tartışıldığı programda özellikle ilçede alınacak tedbirler ve gerçekleştirilecek çalışmalar masaya yatırıldı. İlginin yoğun olduğu Deprem Paneli sonrası, konuşmacılara plaket takdim edildi.
“En önemli ulusal meselemiz depremdir”
Belediye Başkanı Özer, “En önemli ulusal meselemiz depremdir. Deprem gerçeği partiyle, ideolojiyle, bir kesimle, iktidarla veya muhalefetle ilgili değil. Bu mesele, herkesin sahiplenmesi gereken en temel meselemizdir. Ülkemizin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel başkenti olan, ticaretimizin ve ekonomimizin can damarı olan İstanbul'umuzun böyle bir vakayla karşı karşıya kalma riski var. Bu konuda çözüm yolları olduğunu biliyoruz. Japonya'da büyük ve yüksek binalar var, deprem gerçeği de mevcut. Üstelik şiddeti yüksek depremler meydana geliyor fakat can kaybı yaşanmıyor. Peki, bizim ülkemizde neden böyle değil? Bunu sormaya ve cevabını irdelemeye hepimizin hakkı var” diye konuştu.
“Depremde dört kardeşimi kaybettim”
Başkan Özer, şöyle devam etti:
“1924 yılından beri 18 büyük deprem yaşadık ve 130 bin insanımızı kaybettik. Bana göre açıklanan bu rakamlar da gerçekçi değil. Gayri resmi rakamlar bunun iki, üç katı olabilir ve bu gerçeği yaşayanlardan biri de benim. 1976 Muradiye-Çaldıran depreminde dört kardeşimi kaybettim. O zaman daha öğrenciydim. Bir gece yarısı otobüse bindim, zihnimde şu vardı: ‘Ben gideceğim ama neyle karşılaşacağım? Annem, babam, kardeşlerim öldü mü, yaşıyor mu? Bundan sonraki hayatımı nasıl idame ettireceğim? Neye tutunacağım?’ Van'a geldim, ölüm kokuyordu. Şehre giremedim; orada okuduğum okul yıkılmış, bir yığın enkazla karşı karşıya kaldım. Hayatımda ilk defa babamın o gün beni kucaklarken hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüm. Sonra babamın neden ağladığını anladım, bir taraftan dört evladını kaybetmiş, diğer taraftan bir evladıyla karşılaşıyor. Bıçağın en keskin sırtının iki tarafı. İçeri girdim, yere uzatılmış cesetleri kaldırdım. Çok sevdiğim bir kız kardeşimi kaldırdım, bir kardeşim daha, bir kardeşim daha; hepsi oradaydı, o depremde can vermişlerdi. Onları defnettikten sonra bir kurtarma komitesine katıldım ve kırk gün, kırk gece boyunca kamyonlarla, kamyonların gidemediği yerlere sırtımda yüklerle köylere yardım taşıdım. Bu deneyim, hayatımda insan olarak yapmam gerekenler konusunda en önemli dönüm noktasıydı; onların dertleriyle dertlenmek, hemhal olmak… O gün itibariyle binlerce, on binlerce insanımız öldü. Ama ölmeyebilirlerdi. Eğer iyi bir planlama, iyi bir yapılaşma olsaydı bu kayıplar yaşanmayabilirdi. Önümüzde Japonya örneği var. Dünyanın birçok yerinde deprem gerçeğiyle karşı karşıya kalan ülkeler var. Peki, onlar yapıyorsa biz neden yapamıyoruz? Hepimiz akıl sahibi varlıklarız. Neden kötü yönetilmiş olmamızdır.
“Esenyurt’u yalnız bırakmayacağız”
Bir toplumun, bir ülkenin, bir devletin, bir belediyenin en büyük talihi de en büyük talihsizliği de yönetenleridir. Eğer yönetenler iyiyse, o topluma iyilik olarak yansır. Yönetenler kötüyse, o topluma kötülük olarak yansır. Türkiye'de doğru dürüst bir şehirleşme, kentleşme planımız yok. İşte Esenyurt örneği. Esenyurt'un 2009 yılında nüfusu 373 bindi. 2019 yılında ise nüfus bir milyona çıktı. Dünyanın hiçbir yerinde nüfusu on yılda üç kat artmış bir şehir gösteremezsiniz. Bu nüfus büyük umutlarla geldi. Ancak bu umutlar, kentin dev beton bariyerlerine çarparak tuzla buz oldu. Deprem gerçeği, bu nedenle hepimizi korkutuyor. Eğer her şey yerli yerinde yapılsaydı, bu tedirginliği yaşamazdık. Ama merak etmeyin, biz Esenyurt'u yalnız bırakmayacağız. Bu noktada yapabileceğimiz her şeyi yapacağız."
“Yapmamız gereken, afetleri felakete çevirmemek”
Yapacakları çalışmalarda insanı odağa alacaklarını vurgulayan Başkan Özer, sözlerini şöyle noktaladı:
“Hâlâ ruhsatsız binalarda binlerce insan oturuyor. Yarın bir deprem olduğunda ne yapacağız? Allah korusun, düşünmek bile istemiyoruz. Toplanma alanlarını bile inşaat alanlarına çevirmişler. Deprem hazırlığı için ayrılan konteyner alanlarını çarçur etmişler. Sadece beton var. İnsana odaklanmayan hiçbir proje başarılı olamaz. Kant der ki: ‘İnsan amaçtır, asla araç olarak kullanmayacaksın.’ Araç olarak kullananlar bir gün o aracın altında kalırlar. Bu nedenle zararın neresinden dönülse kârdır misali, şimdi bazı şeyler yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki afetler var. Biz var oldukça, dünya var oldukça afetler de olacak. Depremleri önleyemeyiz ama afeti felakete çevirmeyebiliriz. Afetleri felakete biz çeviriyoruz. Yapmamız gereken şey, afetleri felakete çevirmemek.”
“Adana’dan Kıbrıs’a uzanan fay hattının yakında kırılma ihtimali var”
Yıllardır Türkiye’de çalışmalar gerçekleştiren Deprem Uzmanı Yoshinori Moriwaki, panelde ülkenin deprem konusunda mevcut durumu ile ilgili bir sunum yaptı. Sunumda Türkiye’deki önlemlerin artırılması gerektiğini söyleyen Japon deprem uzmanı, “Türkiye'de, Elazığ'dan sonra Kahramanmaraş ve Hatay'da depremler oldu. Doğu Anadolu Fay Hattı’nın batı kolu olarak Adana'dan Kıbrıs’a doğru giden bir fay hattı var. Bu fay hattının yakında kırılma ihtimali olduğunu düşünüyorum. Denizde de bir deprem olma ihtimali var. Türkiye'de tsunami tehlikesi fazla olmasa da denizde deprem olursa tsunami olasılığı ortaya çıkabilir. Japonya'da Pasifik'te tsunamiler oldukça yaygındır. Türkiye'de böyle bir durum yok ancak yine de dikkatli olunmalı” dedi.
“İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor”
Japon deprem uzmanı, “Türkiye'deki depremler domino taşı gibi sıralanıyor. Erzincan'da 1939'daki büyük deprem bu süreci başlattı ve 1990'lar boyunca Türkiye'de birçok büyük deprem yaşandı. Doğu Anadolu Fay Hattı boyunca birçok yer etkilendi. Kahramanmaraş'tan sonra Hatay'a kadar uzanan bir fay hattı domino etkisi yaratıyor. Türkiye'de Kuzey Anadolu Fay Hattı boyunca da büyük depremler yaşandı. 1999 Gölcük Depremi bunlardan biridir ve Yalova'ya kadar olan bölgeyi etkiledi. İstanbul'da ise 1509 yılında büyük bir deprem yaşandı ve Osmanlı döneminde İstanbul'un surlarını yıktı. 1760'da yine büyük bir deprem oldu ve bu dönemler arası yaklaşık 250 yıl sürdü. Bu nedenle, Türkiye'deki depremler her 100-150 yılda bir büyük birikmiş bir enerjiyle gerçekleşiyor. Dolayısıyla İstanbul'da da büyük bir deprem bekleniyor” diye konuştu.
“Türkiye’de deprem konusunda daha fazla çalışma yapılırsa hasar yüzde 70 oranında azaltılabilir”
Türkiye’de deprem riskine karşı çalışmalarda ve denetimlerde eksikler olduğunu belirten Moriwaki, “Bu tür riskler her belediye tarafından, her yapı denetiminde dikkate alınmalıdır. Türkiye genelinde bu riskler azaltılabilir. 1999 depreminden sonra bu konuda daha dikkatli olunmaya başlandı. Ama hâlâ alınması gereken önlemler var. Türkiye'de deprem riskleri sadece can kaybıyla sınırlı değil, aynı zamanda binaların zarar görmesi de büyük bir sorun. Yapı denetimi ve inşaat yönetmeliklerine uyulması gerekiyor. Ancak Türkiye'de bu konuda hâlâ eksiklikler var. Sonuç olarak, Türkiye'de deprem bilincini artırmak ve bu konuda daha fazla önlem almak çok önemli. Türkiye depremde yaşanan can kaybı açısından dünyada üçüncü sırada. Depremde can kaybını en aza indirmek için bu konuda daha fazla çalışma yapılmalı. Bu çalışmalar sonucunda depremin yarattığı hasarı yüzde 70 oranında azaltabiliriz” ifadelerini kullandı.
"Mevcut hükümetin derdi Türkiye'yi afete hazırlamak değil, afet korkusuyla rant devşirmek"
Türkiye’nin özellikle yönetim açısından depreme hazır hale getirilmediğini vurgulayan AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki, şunları söyledi:
“Görüyoruz ki Türkiye depreme hazır değil ve bu hepimiz için çok büyük bir problem. 6 Şubat depremlerindeki çaresizliği hepimiz gördük, yaşadık. Maalesef 1999 depreminden çok daha kötü bir sonuç, kötü bir sınav verdik. Buradaki en temel fark asker yoktu. Mevcut hükümetin derdi Türkiye'yi afete hazırlamak değil, afet korkusuyla rant devşirmek. Sonuçta hepimiz Türkiye'de yaşıyoruz ve hepimiz tabii ki birlikte bu hazırlıklarla bir parçası olmalıyız. Ama baş sorumlu elbette ki hükümetlerdir. Çünkü ülkemiz direkt sorumlu. Devletle hükümet ayrı şeydir, bunu karıştırmamak lazım. Bu hatayı çok yapıyoruz. Kötü niyetli hükümetler de kendilerini devletle özdeşleştirip, kendilerine olan öfkeyi ve kızgınlığı devlete yansıtarak aradan sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu düzen değişmeden Türkiye hiçbir şekilde afetlere hazır hale gelemez. Hepimizin okuması, öğrenmesi, düşünmesi, farklı kaynaklardan takip etmesi, kendisini geliştirmesi ve bu konuda örgütlenmesi lazım. Örgütlü toplum, güçlü toplumdur. Bir araya gelirsek, iş birliği, güç birliğiyle sonuçları değiştirebiliriz.”
“Belediye Başkanı'mızın çok şey katacağını düşünüyorum”
Katılımcı demokrasinin önemine değinen MAG AMADER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Karadayı, şöyle konuştu:
“Afetlerde yerel yönetimlerin önemli görevleri var. Yerel yönetimlerin özellikle bir kamu yönetim kısmı var, bir de yönetişim kısmı var. Burada yerel yönetim aslında yönetişim yani uygulayıcı ve toplumla temas edilen kısmı. Bu çalışma grupların içerisinde de önemli görevleri var. Dolayısıyla toplum ve yerel yönetimin birlikte çalışması olması gereken bir şey. Bugün güzel bir panel oldu. Böyle panellerin sonuca doğru gitmesi, çıkan sonuçlar üzerinden bunların hayata geçirilmesiyle ilgili adımlar atılması gerekir. Ben önce Esenyurt'un muhtarlarına, sonra Esenyurtlulara şunu söylemek istiyorum: Muhtarlarımız eğer mahallelerinde gönüllülerle temasa geçerse, bizimle ve Esenyurt Belediyesi ile iletişime geçerse biz bütün mahallelerden muhtarlarımızla birlikte Esenyurtlulara bu eğitimi vermeye hazırız. Belediye başkanımız bununla alakalı ilk adımı attı. Aynı zamanda vatandaşları da bilinçlendirdi. Zaten uzmanlığı yerel yönetimlerle ilgili ve şehir planı üzerine olan akademisyen birisinin Esenyurt'a çok şey katacağını düşünüyorum. Belediye başkanımıza teşekkür ediyorum."
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
Gercüş'e 3 Yeni Doktor Atandı: Başkan Günaydın ve Torlak’tan Milletvekili Nasıroğlu’na Teşekkür

BATMAN – 122. Dönem Devlet Hizmeti Yükümlülüğü (DHY) kurası kapsamında Batman il genelinde açılan münhal kadrolar doğrultusunda, Gercüş ilçesine 3 yeni doktor ataması gerçekleşti.
Gercüş Belediye Başkanı Gündüz Günaydın ile AK Parti Gercüş İlçe Başkanı İbrahim Torlak, ilçeye doktor kazandırılması için uzun süredir yürüttükleri girişimlerin sonuç verdiğini belirterek, bu süreçte verdikleri destekten dolayı AK Parti Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'na teşekkürlerini ilettiler.
Yapılan atamalarla birlikte Gercüş Devlet Hastanesi’ne bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, bir genel cerrahi uzmanı ile Yolağzı Aile Sağlığı Merkezi’ne bir aile hekimi görevlendirildi. Bu gelişme, sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve vatandaşların daha hızlı sağlık hizmetine ulaşması açısından önemli bir adım olarak değerlendirildi.
Başkan Günaydın,Ak Parti ilçe başkanı Torlak ve Batman Ak parti İl başkanı Hüseyin Şansi Batman'ın ve Gercüş’ün sağlık altyapısının güçlenmesi adına destek veren tüm kurumlara ve özellikle süreci yakından takip eden Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'na bir kez daha teşekkür ettiklerini vurguladı.
Bakan Kurum, CHP Lideri Özgür Özel'e "Bandı Çıkarın, Etrafınıza Bakın"

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişiklik Bakanı Murat Kurum, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'e yönelik sert bir açıklamada bulundu. Kurum, Özel'in kendisi hakkında yaptığı iddialara tepki göstererek, "Özgür Bey, beni böyle yalan yanlış iftiralarla diline dolayacağına o gözlerindeki bandı çıkarsın ve etrafına bir baksın. Belki o zaman etrafındakileri etrafında yapılanları çok iyi görür" şeklinde bir uyarıda bulundu.
Kurum'un Açıklaması
Bakan Kurum, yaptığı açıklamada, CHP liderinin kendisine yönelik yönelttiği suçlamaların dayanaktan yoksun olduğunu vurguladı. Bu tür açıklamaların siyasi çekişmelerin bir parçası olarak değerlendirildiğini belirten Kurum, "Siyasi polemikler içinde gerçekleri çarpıtarak kamuoyunu yanıltmaya çalışmak kabul edilemez" dedi.
İddiaların Ardındaki Süreç
Son zamanlarda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişiklik Bakanlığı tarafından yürütülen projeler ve uygulamalarla ilgili bazı tartışmalar yaşanıyordu. Özellikle kentsel dönüşüm projeleri ve imar uygulamalarıyla ilgili olarak farklı kesimlerden eleştiriler geliyordu. Bu eleştirilerin ardından, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Bakan Kurum'a yönelik açıklamaları dikkat çekmişti.
Siyasi Analistler Ne Diyor?
Siyasi analistler, bu tür açıklamaların seçim dönemlerinde sıkça görüldüğünü ve siyasi rakiplerin birbirlerini zayıflatmaya çalıştıklarını belirtiyor. Bu tür söylemlerin, kamuoyunun dikkatini önemli konulardan uzaklaştırma potansiyeli taşıdığına dikkat çekiliyor. Ayrıca, siyasi nezaket ve saygı çerçevesinde tartışmanın sürdürülmesinin önemine vurgu yapılıyor.
Kamuoyuna Yönelik Mesaj
Bakan Kurum, açıklamasına kamuoyuna yönelik bir mesajla devam etti: "Kamuoyunu gerçeklerden uzaklaştırmak, yanlış bilgilendirmek gibi bir niyetimiz asla olamaz. Yapılan tüm çalışmalar, şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Amacımız, ülkemizin daha yaşanabilir ve güvenli bir geleceğe sahip olması için çalışmaktır."
Zafer Partisi Lideri Özdağ, Partililerine Sükunet Çağrısı Yaptı

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, partililerine soğukkanlılık ve sükunet çağrısında bulundu. Son dönemde yaşanan olayların ardından oluşan gerginliğe karşılık, Özdağ, Türk milletinin Türk’e küseceği bir dönemin yaşanmadığını ve öfke yerine aklın rehberliğinde hareket etmenin önemini vurguladı.
Birlik ve Beraberlik Vurgusu
Özdağ, yaptığı açıklamada, Zafer Partisi’nin “Bilim, Birlik, Barış” ilke ve parolasıyla çıktığı yolda, Türk milliyetçileri, Atatürkçüler ve vatanseverlerle omuz omuza mücadele ettiklerini belirtti. Partililerine sakin olmaları yönünde çağrıda bulunan Özdağ, “Türk’ün Türk’e küseceği çağda değiliz. Öfkeye değil, akla ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Göçmen Kaçakçılığına Karşı Dev Operasyon: 547 Düzensiz Göçmen Yakalandı

İçişleri Bakanlığı koordinesinde ülke genelinde gerçekleştirilen eş zamanlı denetimlerde, düzensiz göçmen kaçakçılığı organizatörleri ve düzensiz göçe yönelik operasyonlar yoğunlaştı. Yapılan açıklamaya göre, bu denetimlerde 21 göçmen kaçakçılığı organizatörü gözaltına alındı. Bu organizatörlerden 1'i yabancı uyruklu olduğu belirtildi.
Kimlik Kontrollerinde Büyük Sayı
Gerçekleştirilen denetimlerde, 420 bin 269 kişinin kimliği kontrol edildi. Bu sayının, Türkiye'de bulunan yabancı uyruklu vatandaşlar ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olmak üzere geniş bir yelpazeyi kapsadığı öğrenildi. Kimlik kontrolü yapılan şahısların, ülkeye yasal yollarla giriş yapmış olup olmadıkları, ikamet izinlerinin geçerliliği ve diğer yasal yükümlülükleri açısından detaylı bir incelemeden geçirildikleri belirtildi.
547 Düzensiz Göçmen Yakalandı
Yapılan denetimler sonucunda, 547 düzensiz göçmen yakalandı. Bu kişilerin, Türkiye'ye yasa dışı yollarla giriş yaptıkları ve ülkede bulundukları tespit edildi. Yakalanan düzensiz göçmenlerin, güvenlik güçleri tarafından gerekli işlemlerin başlatıldığı ve sınır dışı işlemlerinin süreceği ifade edildi.
Göçmen Kaçakçılığı Organizatörlerine Karşı Mücadele
İçişleri Bakanlığı, göçmen kaçakçılığı organizatörlerine karşı mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Bu kapsamda, organize suç örgütlerinin faaliyetlerinin engellenmesi, insan ticareti ve benzeri yasa dışı faaliyetlerin önlenmesi amacıyla çalışmalar aralıksız devam ediyor.
- Hedef: Göçmen kaçakçılığı organizatörlerinin yakalanması ve faaliyetlerinin engellenmesi.
- Kapsam: Ülke genelinde eş zamanlı denetimler.
- Sonuç: 21 göçmen kaçakçılığı organizatörünün gözaltına alınması ve 547 düzensiz göçmenin yakalanması.
İçişleri Bakanlığı, düzensiz göçün önlenmesi ve ülkenin güvenliğinin sağlanması için gerekli tüm önlemleri almaya devam edeceğini bildirdi.
KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Erdoğan'ın Katılımıyla Açılıyor

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) önemli bir kazanım olarak kabul edilen KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, yarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla resmi olarak hizmete girecek. Bu, bölge için modern ve işlevsel bir devlet yapısının oluşturulması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Külliyenin İnşası ve Önemi
KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, ülkenin yönetim merkezi olarak hizmet verecek geniş kapsamlı bir kompleks. Külliye, Cumhurbaşkanlığı ofisleri, toplantı salonları, resepsiyon alanları ve diğer destekleyici birimlerden oluşuyor. Projenin tamamlanması, KKTC'nin uluslararası arenadaki temsil yeteneğini güçlendirmesi ve devlet işlerinin daha verimli bir şekilde yürütülmesini sağlaması bekleniyor. Bu proje, KKTC'nin altyapı ve devlet yapılarının modernizasyonu yolunda atılan önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kurum'un Açıklaması
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin açılışının önemine dikkat çekerek, projenin Kıbrıs'a imza değeri taşıdığını belirtti. Bakan Kurum, "Saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle yarın açılışını yapacağımız bu külliye, KKTC'mize hayırlı olsun. Bu proje, devletimizin gücünü ve Kıbrıs'a olan bağlılığımızı gösteren önemli bir eserdir." şeklinde konuştu.
Külliyenin Özellikleri ve Kullanım Alanları
Külliye, modern mimari anlayışla tasarlandı ve enerji verimliliği ilkelerine uygun olarak inşa edildi. İçerisinde yer alan bazı önemli birimler şunlardır:
- Cumhurbaşkanı ofisleri
- Yüksek Koordinasyon Konseyi toplantı salonu
- Resmi resepsiyon alanları
- Konuk ağırlama birimleri
- Basın merkezi
Külliyenin geniş ve kullanışlı yapısı, devletin çeşitli birimlerinin daha etkin bir şekilde çalışmasına olanak sağlayacak. Ayrıca, uluslararası ziyaretlerde konukların ağırlanması ve resmi törenlerin düzenlenmesi için de uygun bir mekan sunuyor.
Geleceğe Yönelik Vizyon
KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin açılışı, ülkenin geleceğine yönelik önemli bir yatırım olarak değerlendiriliyor. Bu modern ve işlevsel devlet yapısı, KKTC'nin daha güçlü bir devlet olarak yoluna devam etmesine katkı sağlayacak. Külliyenin, Kıbrıs'ın siyasi ve ekonomik gelişimine olumlu etkileri olması bekleniyor.
Ekrem İmamoğlu, Yalan Haber Yayılımına Karşı Hukuki Süreç Başlatıyor

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 19 Mart'tan beri devam ettiği iddia edilen "yalan haberler" nedeniyle hukuki süreç başlatma kararı aldı.
Hangi Haber Kanalları ve Kişiler Hedefte?
İmamoğlu'nun açıklamasına göre, bu yalan haberlerin yayılmasında rol aldığı iddia edilen kurumlar arasında A Haber, Akit TV, Sabah, TGRT TV, Ülke TV ve Kanal 24 bulunuyor. Ayrıca, Cem Küçük, Abdulkadir Selvi, Gürkan Hacır ve Ferhat Murat gibi isimlerin de bu süreçte yer aldığı belirtildi.
Neden Bu Karar?
Belediye Başkanı İmamoğlu, son dönemde kendisi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında çıkan haberlerin kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu ve bu durumun siyasi amaçlı olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bu nedenle, gerçeği çarpıtan ve itibarını zedelemeye çalışan bu yayınlara karşı hukuki yolların izleneceğini açıkladı.
Süreç Nasıl İşleyecek?
İmamoğlu'nun ekibi, söz konusu haberleri inceleyerek, hukuki danışmanlarla görüşerek, yasal sürecin nasıl yürütüleceğine karar verecek. İlgili kanallara ve kişilere savunma hakkı tanınacak ve ardından mahkemeye başvurulacak.
E5 Global Trade, Türkiye'nin Hammadde Üreticilerine Dijital İhracat Kapısını Açıyor

Dijital ticaretin yükselişe geçtiği küresel pazarda, Türkiye merkezli yeni bir platform dikkat çekiyor: E5 Global Trade.
Platformun kurucusu iş insanı Hakan Berktaş, yaptığı açıklamada hammadde üreticileri için geliştirdikleri sistemin “fabrikadan dünyaya satış” vizyonunu taşıdığını belirterek, bu girişimin yalnızca bir e-ticaret projesi değil, aynı zamanda bir ihracat devrimi olduğunu vurguladı.
Hammadde Üreticilerine Küresel Sahne
Demir, çelik, iplik, pamuk, ham deri, kauçuk, granül, kimyasal bileşikler gibi hammadde üreticilerine yönelik tasarlanan E5 Global Trade, aracısız ve doğrudan satış modeliyle dikkat çekiyor. Sistem, üreticiler ile dünyanın dört bir yanındaki potansiyel alıcıları dijital ortamda bir araya getiriyor.
Berktaş’a göre Türkiye’de binlerce hammadde üreticisi dünya pazarlarında görünmez halde:
“Bugün üretip raflara kaldıran değil, dünya pazarlarında görünür olan firmalar ayakta kalıyor. Biz bu platformla üreticilere sadece dijital bir vitrin değil, doğrudan ticaret imkânı da sunuyoruz.”
Çok Dilli Destek, Dijital Fuar, Otomatik Eşleşme
E5 Global Trade, klasik B2B platformlarının ötesinde birçok yenilikçi özellikle geliyor:
-
Otomatik çeviri ile çok dilli iletişim
-
SEO uyumlu görünürlükle hammadde bazlı kategori desteği
-
Ücretsiz üyelik ve fiyat/teklif sistemi
-
Taşeronluk ve ortak üretim taleplerine açık altyapı
-
7/24 açık dijital fuar konsepti
Bu özellikler, özellikle KOBİ’ler için büyük ihracat kapasitelerine ulaşma fırsatı yaratıyor.
“Fiziksel Sınırları Değil, Dijital Fırsatları Konuşmalıyız”
Berktaş’ın sözleri, Türkiye’de ihracatçıların karşılaştığı en büyük soruna da ışık tutuyor:
“Artık dünya ticaretinde sınırlar fiziki değil, dijital yetenekle belirleniyor. Bir KOBİ’nin Brezilya’daki alıcıya ulaşması yalnızca birkaç tık uzağında.”
E5 Global Trade, bu bakış açısıyla Türkiye'nin hammadde gücünü uluslararası sahneye taşımayı hedefliyor.
📌 Daha fazla bilgi ve üyelik için: www.e5globaltrade.com
İstanbul Halkının Çoğunluğu Kanal İstanbul Projesine Karşı

İstanbul Planlama Ajansı tarafından yapılan bir anket, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul Projesi’ne yönelik kamuoyu algısını ortaya koydu. Ankete katılanların çoğunluğu projenin hayata geçirilmesine karşı çıktı.
Kamuoyu Algısı Net: Çoğunluk Karşıda
Anket sonuçlarına göre, İstanbul halkının %77'si Kanal İstanbul Projesi'ni desteklemiyor. Projeye karşı çıkanların oranı, destekleyenlerin oranından oldukça yüksek. Bir kısmı ise projeye ne destek veriyor ne de karşı çıkıyor.
Nötr ve Destekleyenler
Anket katılımcılarının %3'ü ne destekliyor ne de desteklemiyor şeklinde bir görüş belirtirken, sadece %19'u projeyi desteklediğini ifade etti.
Anketin Kaynağı
Bu veriler, İstanbul Planlama Ajansı tarafından yürütülen bir anket çalışması sonucunda elde edildi. Anketin detaylı sonuçları ilerleyen günlerde kamuoyuyla paylaşılacak.
Kadıköy'de Hayatını Kaybeden 15 Yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzinin Olayıyla İlgili Bilirkişi Raporu Açıklandı

İstanbul Kadıköy'de bıçaklanarak hayatını kaybeden 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzinin ölümüne ilişkin güvenlik kamerası görüntüleriyle ilgili bilirkişi raporu tamamlandı. Raporda, tutuklu bulunan BB ve UB'nin yanı sıra, olay yerinde birlikte hareket ettikleri belirlenen 2 kişinin daha olduğu tespit edildi. Bu gelişme, olayın aydınlatılmasına yönelik soruşturmanın önemli bir aşamasını oluşturuyor.
Bilirkişi Raporunun Detayları ve Güvenlik Kamerası Görüntüleri
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Kadıköy'de 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzinin hayatını kaybettiği olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma yürütüyordu. Soruşturma kapsamında, olay yerindeki güvenlik kamera kayıtları bilirkişi incelemesine gönderildi. Hazırlanan bilirkişi raporunda, tutuklu BB ve UB'nin yanı sıra, olay anında ikisinin de yanında bulunan ve birlikte hareket ettikleri belirlenen 2 kişinin daha olduğu ifade edildi. Raporda, bu 2 kişinin kimliklerinin belirlenmesi için çalışmaların devam ettiği belirtildi.
Soruşturma Süreci ve Son Gelişmeler
Olay, geçtiğimiz günlerde Kadıköy'de meydana gelmişti. BB ve UB, Minguzzini bıçakladıkları gerekçesiyle tutuklanmıştı. Güvenlik kamerası görüntülerinin incelenmesiyle, olayın şüphelilerinin yanında başka kişilerin de olduğu tespit edilmişti. Bu durum, olayın planlı mı yoksa anlık bir olay mı olduğu sorusunu beraberinde getirdi. Soruşturma kapsamında, şüphelilerin ifadeleri ve toplanan deliller doğrultusunda, olayın tüm detaylarının ortaya çıkarılması hedefleniyor.
Olayın Ardından
Mattia Ahmet Minguzzinin ölümü, Türkiye'de büyük yankı uyandırmıştı. Ailesi ve arkadaşları tarafından derin üzüntüyle anılan genç, sosyal medyada da geniş bir kitle tarafından hatırlanıyor. Yetkililer, olayın aydınlatılması için tüm gücünü seferber ederken, kamuoyunun da konuya hassasiyetle yaklaşması bekleniyor.
- Güvenlik kamerası görüntülerine göre, tutuklu BB ve UB'nin yanında 2 kişinin daha olay yerinde olduğu belirlendi.
- Bu 2 kişinin kimliklerinin belirlenmesi için çalışmalar devam ediyor.
- Olayın planlı mı yoksa anlık mı gerçekleştiği soruşturma devam ettiği için henüz net değil.
Kanal İstanbul Projesi'ne İlişkin Açıklama

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kanal İstanbul projesiyle ilgili son açıklamasında projeden vazgeçilmediğini, ancak şu an için öncelikli bir gündem maddesi olmadığını belirtti. Uraloğlu, projenin doğru finansman kaynakları bulunduğunda mutlaka hayata geçirileceğini ifade etti.
Projenin Geçmişi ve Mevcut Durumu
Kanal İstanbul, Türkiye'nin İstanbul'un kuzeyinde yer alacak, Marmara Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayacak yapay bir su yolu projesidir. Projenin amacı, İstanbul Boğazı'ndaki yoğunluğun azaltılması ve alternatif bir ulaşım hattı oluşturulmasıdır. Ancak, projenin çevresel etkileri, maliyeti ve fizibilitesi gibi konular nedeniyle uzun süredir tartışma konusu olmaktadır.
Projenin başlangıçta hedeflenen amacı, yılda yaklaşık 150 geminin Boğaz geçiş trafiğini azaltarak hem deniz ulaşımının verimliliğini artırmak hem de Boğaz'ın çevresel hassasiyetini korumaktır.
Bakan Uraloğlu'nun Açıklamaları
Bakan Uraloğlu, Kanal İstanbul projesinin şu an için öncelikli bir gündem maddesi olmadığını, ancak projenin tamamen rafa kaldırılmadığını vurguladı. Uraloğlu'nun açıklamaları şu şekilde: "Bugün gündemimizde değil ama günü geldiğinde doğru finansmanı bulduğumuzda mutlaka yapacağız."
İlk Yorum yapan siz olun!