Ebeveynlik Ehliyeti: Herkes Anne-Baba Olmalı mı?

Ebeveynlik Ehliyeti: Herkes Anne-Baba Olmalı mı?

ZEYNEP ŞİMŞEK

Evet, herkes çocuk sahibi olabilir. Ama herkes gerçekten çocuk yetiştirebilir mi?

Belki kulağa sert geliyor ama çevremize baktığımızda bu soruyu sormadan geçemiyoruz. Sevgi görmeden büyüyen çocuklar, bu sorumluluğa hazır olmadan anne-baba olan insanlar ve her geçen gün daha da artan ruhsal sıkıntılar… Bunlar bizi, bu meseleyi daha yüksek sesle düşünmeye mecbur bırakıyor. Çünkü çocuk yetiştirmek sadece kişisel bir tercih değil; hepimizi ilgilendiren, toplumun geleceğini doğrudan etkileyen bir sorumluluk.

Uzun yıllardır çocuk sahibi olmayı “zamanı gelince olan doğal bir şey” gibi görüyoruz. Evleniyorsan çocuk da gelir gibi… Ama bir düşünün: Arabayı kullanmak için bile sınava girip ehliyet almak zorundayız. Peki ya bir çocuğun hayatına yön vermek? Bu sorumluluk için herhangi bir hazırlık, bir kontrol, bir rehberlik var mı?

Bana sorarsanız, artık olmalı.

Bugün pek çok çocuk dışarıdan bakınca büyüyor gibi görünüyor ama içten içe eksik kalıyor. Sevgi, ilgi, anlayış görmeden büyüyen çocuklar ileride ya sessizleşiyor ya da öfkeyle bağırıyor. Toplumda artan yalnızlık, anlaşılmama duygusu, hatta şiddetin arkasında genellikle çocukluğunda duygusal olarak ihmal edilmiş insanlar yatıyor.

Ve belki de hiçbir hazırlık yapılmadan, yalnızca “öyle gerektiği için” dünyaya gelen bazı çocuklar; büyüdüklerinde içlerindeki eksikliği, boşluğu başka şekillerde tamamlamaya çalışıyor. Suçla, öfkeyle, yabancılaşmayla…

Burada kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: Anne-baba olmak için sadece biyolojik olarak hazır olmak yeterli mi? Yoksa biraz da ruhsal olgunluk, iletişim becerisi, farkındalık gerekiyor mu?

Ben ikinciyi savunuyorum. Hatta bir adım daha ileri gidip, ebeveynliğin bir tür ehliyet gerektirmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette bu “gerçek bir belge” anlamında değil. Ama çocuk yapmadan önce, bireyin bu sorumluluğa hazır olup olmadığını görebileceğimiz bir süreçten geçmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun içinde eğitim de olmalı, psikolojik destek de, rehberlik de...

Burada da iş biraz devlete ve belediyelere düşüyor. Mahalledeki kültür merkezlerinde, belediyelerin açacağı küçük seminerlerde ya da üniversitelerin düzenleyebileceği etkinliklerde bu tür bir hazırlık sağlanabilir. Psikolojik danışmanlık hizmetleriyle, sosyal sorumluluk projeleriyle hem mevcut anne babalara hem de ileride çocuk sahibi olmayı düşünenlere yol gösterilebilir.

Çocuk yetiştirmek bir içgüdüyle başlar ama tek başına içgüdü yetmez; bilgiyle, farkındalıkla ve anlayışla olgunlaşır.

Ve belki artık çocuk sahibi olmanın yalnızca “hak” değil, “hazırlanılması gereken bir görev” olduğunu kabul etme zamanı gelmiştir. Çünkü çocuk sadece dünyaya getirilmekle yetinemez. Hak ettiği gibi büyütülmeye, değer görmeye ve sevgiyle şekillenmeye ihtiyacı vardır.

Sonuçta bir çocuğun nasıl büyüdüğü sadece o evi değil, bütün toplumu etkiler.