Basın özgürlüğü yoksa özgürlük de olmaz

Basının, toplumdaki önemini belirtmek için tarih boyunca çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Bugüne kadar yazılanlar ve söylenenler basının, çağdaş toplumun belli başlı çabalarından biri olduğunu göstermektedir. Çünkü basın haberleşme araçlarının en eskisi,en etkini ve demokrasinin gıdasıdır..

Basın özgürlüğü yoksa özgürlük de olmaz

10 Ocak Gazeteciler Günü yaklaşırken..

 

Basının önemini Mustafa Kemal Atatürk “Milletin müşterek sesi” olarak tanımlamış ve bu tanımını milleti tenvir (aydınlatmak) ve irşatta, bir milletin muhtaç olduğu gıdayı vermekte, hülasa bir milletin hedefi saadet olan istikameti müştereke de yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” diye belirtmiştir.

 

Gazetecilerin toplum hayatında, toplumun bilinçlenmesinde büyük önemi olduğu açıktır.

 

Basın özgürlüğü yoksa özgürlük de olmazÖzgürlük yoksa demokrasi de olmaz. Demokrasinin güçlü bir şekilde var olmaya devam edebilmesi için özgür bir top­lumun gıdası olan bağımsız gazeteciliğe ihtiyacı vardır.

 

Bağımsız gazetecilik, demokratik sistemlerin temel sütunlarından biridir,hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde. Bu açıdan bakıldığında gazeteciler, temel demokrasi değerlerini koruma gibi önemli bir toplumsal sorumluluğa sahiptir.

 

Bunun için de her şeyden önce, profesyonel ve etik standartları dikkate alarak hareket etme, hakikate bağlı kalma, insanlık onurunu gözetme, özenli olma, kapsamlı ve doğru bilgi edinmeyi daima göz önünde bulundurma anlamında pürüzsüz bir işleyiş zorunluluğu vardır..

 

Gazetecilerin demokratik sisteme karşı sahip oldukları sorumluluk elbette bunlarla sınırlı değil, bunların ötesine geçen bir nitelikte olmak zorundadır.

 

Sonuçta ortaya koydukları ürün, kamusal ve toplumu aydınlatan bir üründür.Tam da bu nedenden dolayı profesyonellikleriyle ilgilenmelerinin yanı sıra dünyanın içinde bulunduğu durumla da ilgilenmeleri gerekiyor ve hatta bu durumu daha iyiye götürmekle de; özgürlük, insan hakları, adalet ve açık bir birliktelik için mücadele vererek.

 

Gazeteciler kamuya ve topluma  hizmet sunuyorlar, onlar demokrasinin çalışanlarıdır.Bu görüşün sürekli olarak dile getirilmesi, savunulması gerekiyor, yüksek sesle,korkusuzca.

 

Şayet bunu  biz gazeteciler yapmayacaksak başka kim yapabilir?

 

Ya özgürlük hakları üzerinde ısrarcı olmanın ölümcül olduğu ülkeler?

 

Dünyanın dört bir yanında basın özgürlüğünün tehdit altında olduğu ülkeler var. Öldürülen, işkence edilen, hapsedilen, baskı altında tutulan gazeteciler.

 

Özgürlüğü bir hak olarak savunanların korkuya kapılmaları doğaldır.Halbuki gazeteciler kesinlikle kahraman olmak zorunda değiller.Korkmadan işlerini yapabiliyor olmaları gerekir.

 

Hem söz,hem de görüntülerle dünyayı anlatmak,betimlemek, analiz etmek, açıklamak ve yorumlamak. Öte yandan ellerindeki tüm araçlara demokratik çabalara karşı gelen otoriter rejimlerde, korkunun yayıldığı ve bunun üzerinden oto-sansürün gerçekleşeceğine güvenildiği otoriter rejimlerde, gazetecilerin meslek­lerinin standart becerilerinden fazlasına sahip olması gerekiyor: Fikirsel bir fazlalığa ve tutkuya!

 

,Gazeteci, korku içinde olmadan, gazeteci taraf olmadan, gazeteci yandaş olmadan,ve en önemliside saygınlığını kaybetmeden cesaret,direnme ruhu ve kaleminin doğruluğuyla kendini gösterebilmelidir.

 

Bunların gösterilmediği yerde gazeteci olmanın veya gazeteciler günü ve basın bayramı gibi  kutlamaları yapmanında bir anlamı olmuyor..

 

Zira bağımsız gazetecilik korumamız gereken en kutsal mesleklerden biridir. 

 

Özgürlüğün,basın özgürlüğüne ihtiyacı var,bağımsız gazetecilik demokrasinin gıdası,halkın sesidir…